Üniversitesinin kurulduğu yere getirdiği başkalık sadece ekonomik değerlerle ölçülmemelidir. Gerçi ülkemizdeki üniversite bolluğunun arkasında siyasi çevrelerinin benimsediği beklentiler olsa da bunun sonrasında kurulmuş bir potansiyelin zaman içinde kendini başarılı kılacak bir rekabet sürecini beslemesi de mümkündür.
Bir üniversitenin başarısı elbette iyi eğitilmiş kadrolarıyla, üniversitelerin evrensel kriterlere göre sınıflandırılması sonucunda belli olur. Aranan, istenen ihtiyaçlara en iyi cevap verebilen öğrencilerin mevcudiyeti bu başarının ölçülmesinde yardımcı olur. Kırklareli’nde hayat bulmuş üniversitemizin kent hayatında oluşturduğu değişimi kültürel ve bilimsel yönleriyle de irdelemek bu açıdan önemlidir. Bir üniversite bulunduğu kentin dinamizmini bilgi, akıl ve yaratıcılık ile besleyen bir ana damara dönüşebilirse geleceğin planlanlanması, sorunların çözümü, gelişen ve büyüyen bir yerin ihtiyaçlara en uygun bir hale getirilmesi o kadar kolay olacaktır.
Bunun için üniversite yönetiminin ve kent yurttaş bilincinin ortaklaşa hareket etmesi gerekir. Bu işbirliği sayesinde her alanda hizmet kalitesinin yükselmesi, doğru çözümlerin bulunması, kültür ve sanattan ekonomiye kadar her konuda doğru kararların alınması kolaylaşacaktır. Sonuçta bu ortak çabalar bir kentte üretilen değerlerin çoğalmasını, yaşamı besleyen kaynaklara sahip olunmasını sağlayacaktır.
22-23 Ekim tarihleri arasında yapılan sempozyuma ben de bir bildiri ile katıldım. Aynı anda dört farklı salonda gerçekleşen oturumların toplam sayısı 60'ın üzerindeydi. Konular çok zengin ve isabetli seçimlerle belirlenmiş olmakla beraber, hemen hepsi içinde yetkin akademisyen ve yerel araştırıcı topluluğun olduğu başarılı çalışmalarının eseriydi. Bütün bunlar gelecek için iyimser olmayı sağlayacak adımların habercisidir.
Yaşadığımız coğrafyanın tarihini ve kültürünü yakından tanımak açısından sempozyumun önemli sayılacak faydalara vesile olacağını düşünüyorum. Ahmet Cevdet Paşa’yı, eğitimci Emrullah Efendiyi hatırlamak, mimari kültürüyle Yayla Mahallesi'ne bakarken geleceğe aktarılacak bir zenginliği düşünmek, Kırklareli'ndeki spor tarihini daha yakından öğrenmek, muhteşem doğası içinde dolaşmak, Kırklareli’nde yaşamış bir kadın şair olan Birhan Keskin şiirlerinden hareketle şehirdeki kolektif hafızaya bakmak, Rum fotoğrafhaneleri arasında dolaşırken kentin farklı bir sosyal yönünü öğrenmek, Kırklareli şayak dokuma geleneğine yakınlaşmak, Ceylanköylü Mehmet Başaran'ı, Edirne şiirinin yazarı Niyazi Akıncıoğlu'nu anmak, Trakya’mızın anılarda kalan en önemli kuruluşu Alpullu Şeker' Fabrikası'nın geldiği noktadaki hali gibi onlarca işlenen konu sempozyumun çekici ve dikkate değer olmasını sağlamıştır.
Sempozyumda anlatılan konular sanırım yeni yılın ilk aylarında kitap olarak da meraklı okurlarla buluşacak. Son olarak şunu ifade etmeliyim ki, bu tür etkinliklerin benzerleri de üniversite işbirliği ile yapılmalı ve fikir üretkenliği yolu daima açık bırakılmalıdır.