Kırklareli Baro Başkanlığı, Medeni Kanun’daki kadının soyadına ilişkin iptal kararı dolayısıyla Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu tarafından basın açıklaması yayınlandı.
Soyadı kanunun önemiyle ilgili bilgilendirmede bulunularak; “Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 22.02.2023 tarihinde “evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin eşitlik ilkesini ihlal ettiği” gerekçesi ile verdiği Medeni Kanun’daki kadının soyadına ilişkin iptal kararının amacı, soyadı bakımından kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de (AİHM) AYM’nin kadının soyadına ilişkin iptal kararından önce vermiş olduğu birçok kararında, Türk hukuk sisteminde aile adının belirlenmesi bakımından kabul edilen düzenlemelerin, cinsiyete dayalı farklı muamele oluşturduğu ve bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır” cümlelerine yer verildi.
“Kadına yalnızca doğum yoluyla kazandığı soyadını kullanabilme hakkı tanınmamıştır”
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı; “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sunduğu 03.07.2024 tarihli kanun teklifinin 15. maddesinde; ailenin Türk toplumunun temeli olduğu, anne ve babanın farklı soyadı kullanmalarının çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği gerekçe gösterilerek kadının dilerse kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabileceği, kadının soyadı kendi soyadı ile daha önceki kocasının soyadından oluşuyorsa bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabileceği hüküm altına alınmaktadır.
Teklifin ilgili maddesi eşler arasında cinsiyet temelli farklı muameleyi aynen muhafaza etmek suretiyle Anayasa Mahkemesi’nin kararına ve uluslararası sözleşme hükümlerine açıkça aykırıdır.
Kadına soyadı hakkı tanımayan madde metninin gerekçesi, aile bağlarının korunması ve soy bağının doğru bir şekilde tespit edilmesi olarak gösterilmiştir. Ancak nüfus kayıtlarında düzeni sağlama amacı, kuralla öngörülen farklı muamelenin makul nedeni ve tek seçenek olarak kabul edilemeyeceği gibi ortak soyadı kullanılmasının aile bağlarını korumanın zorunlu unsuru olduğundan da bahsedilemez.
Kanun teklifinde her ne kadar kadının dilerse kocasının soyadının önünde kendi soyadını da kullanabileceği ifade edilerek kadına bir seçim hakkı sunulmuş gibi görünüyor olsa da kadına yalnızca doğum yoluyla kazandığı soyadını kullanabilme hakkı tanınmamış, kocasının soyadını alma konusunda ise özgürlük bırakılmayarak adeta kadınlar buna zorlanmıştır.
Anayasa’nın 41. maddesinde “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” hükmü ve yine Anayasa’nın 10. Maddesinin “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü uyarınca soyadı eşitliği olmadan aile içi eşitlikten bahsedilemeyecektir.
Anayasanın eşitliğe dayalı hükümleri, AİHM’in konuya ilişkin kararları, AYM’nin bireysel başvurular sonucu vermiş olduğu kararlar ile kadının soyadına ilişkin iptal kararı bir arada değerlendirildiğinde aile birliğinin korunması ilkesinin yanında soyadının belirlenmesinde eşlere seçim hakkı tanınarak kadın-erkek eşitliği sağlanmalıdır.
Tüm bu gerekçelerle soyadının kimliğin değişmez bir parçası olduğunu savunuyor, temel haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi ve eşitlikten yoksun gerekçelerin çözüm olarak sunulmasının karşısında durduğumuzu kamuoyuna bir kez daha duyuruyoruz.”