Rabia Azize Yıldız, çocukluğundan anne olduğu döneme kadar bisiklet kullanmak için ataerkil toplum yapısına başkaldırmış bir kadın. Aslında tek mücadelesi bu olmamış. Bir çok toplum dayatmasının yanı sıra bir de bisiklet sürme hayalini hayata geçirmiş.
ERKEKLERİN SÖZÜNÜN KANUN OLDUĞU YERDE...
1980'lerin sonunda Giresun'da dünyaya gelen Rabia, aile büyükleriyle yaşanan ve erkeklerin sözünün kanun hükmünde olduğu bir atmosferde çocukluğunu yaşamış.
'Çocukluğumda büyüklerin sözleri kanun gibiydi' diyor ve dedesine göre kız çocuklarının okuması gereksiz olduğu için ablasının okuyamadığını anlatıyor. Sıra ona geldiğindeyse okul birincisi olmasına rağmen eğitim hayatına devam etmek için büyük zorluklar yaşamış. O yıllarda ayrıca, "Kız kısmı bisiklet mi sürer, ayıptır, günahtır!" gibi inançların da yaygın olduğunu söylüyor Rabia. Bu yüzden, içindeki bisiklet sevgisini büyütse de, bu sevgiyi asla dile getirememiş.
BABASININ TAMİR ETTİĞİ BİSİKLETLERE HASRETLE BAKAN KÜÇÜK BİR KIZ
Üstelik babası tamirci olan Rabia, 'Köyde ya da yaylada kimin bisikleti bozulsa babam tamir ederdi. Ancak ben bir kız çocuğu olduğum için hiçbir zaman kendime ait bir bisikletim olmadı' diyor. Ancak 23 yaşına geldiğinde bir cesaret babasının tamirhanesinde duran bir bisikleti kendi marifetiyle sürmeyi deniyor ve başarıyor.
ÜNİVERSİTEDE GELEN ÖZGÜRLÜK
Üniversite yıllarımda İstanbul'a taşınan Rabia Yıldız kendine bir bisiklet almış. 'İstanbul, bisiklet sürmek için daha büyük ve uygun bir şehirdi' diyor. Üniversite yıllarında bisiklet sevdasını bir süre doyasıya yaşıyor.
YENİ BİR MÜCADELE
Rabia'nın yolu evlendikten sonra Muş'a düşüyor. Muş'un coğrafyası itibariyle bisiklet sürmek için mükemmel bir yer olduğunu düşünmüş. Ancak, bu coğrafyada da çocukluğundaki gibi bir düşünce yapısı ile karşılaşmış.
Bisiklet sürmek istediğini ilk önce eşine söylese de, bunun mümkün olmadığını duymuş ondan. Bu kez üç yıl boyunca eşiyle bisiklet sürme mücadelesi vermiş.
LÜLEBURGAZ-MUŞ DOSTLUK KÖPRÜSÜ
O sırada 2 yaşında olan kızıyla bisiklet sürmek isteyen genç kadın, Giresun'da kalan bisikletini Muş'a getirebilmek için eşini bir türlü ikna edememiş. Ancak yine de o, kızı için bir kask ve bisiklet için çocuk oto koltuğu sipariş etmiş gizlice. Bu noktada yolu @bisiklettekadinvar sosyal medya hesabını yöneten Merve Erduğan ile kesişmiş. Sosyal sorumluluk hissiyle yönettiği hesabında aynı Rabia gibi onlarca kadın için sessiz bir mücadele veren Merve ile bisiklet koltuğu modeli ve kullanım şekli ile ilgili uzun yazışmalar yapmışlar. Bu noktada çok büyük destek gördüğünü söyleyen Rabia 'Bu süreçte, hem desteğini hem de bilgisini esirgemeyen Merve Hanım'a da çok teşekkür etmek istiyorum. Onun cesaretlendirmesi ve bilgisi, bu zorlu süreçte bana çok yardımcı oldu' diyor.
İZİN VERMEZKEN TURLARA KATILMAYA BAŞLADI
Hikâyenin sonu ve en keyifli kısmını gelin Rabia'dan dinleyelim;
"Kızımın kaskını gördüğünde eşim, "Bu ne işe yarayacak?" dedi. Çocuk koltuğunu gösterdiğimde ise, "Kendin bisiklete binebilirsin ama asla arkanda çocuğumu taşıyamazsın!" diye tepki verdi. Ancak zamanla eşimin gönlü yumuşadı ve ben kızımla birlikte bisiklet sürmeye başladım. İlk başta hem eşimden hem de çevremdekilerden eleştiriler aldım, ama zamanla herkes bu duruma alıştı. Eşim, kızımın bisikleti ne kadar çok sevdiğini fark edince, bazen kızımla birlikte bisiklet turlarına katılmaya başladı."
"ÖZGÜRLÜĞÜMÜN SİMGESİ OLDU"
"Bugün geldiğim noktada, geçtiğimiz yıl doğum günümde eşim bana elektrik destekli bir bisiklet hediye etti. Çünkü büyüyen kızımla bisiklet sürmek artık oldukça yorucuydu.
Eğer bisikleti seviyor, istiyor ve bir anlam ifade ettiğini düşünüyorsanız, engeller ne olursa olsun yolunuza devam edin. Bugün 6 yaşındaki kızımla birlikte bisiklet sürerek anılar biriktiriyoruz ve bu deneyim her şeye değdi. Bisiklet benim için bir araçtan çok daha fazlası, özgürlüğümün bir simgesi oldu."