Mitral kapak yetmezliği; kalbin sol kulakçık ve sol karıncığının arasında tek yönlü kan akımına izin veren ve iki yaprakçıktan oluşan kapağın fizyolojik görevini yerine getirememesi olarak tanımlanıyor. Kalp kapak hastalıklarının en sık görülen türü olan mitral kapak yetmezliğinin dünya genelinde her 100 kişiden 2’sini etkilediği tahmin ediliyor.
Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Onur Taşar, mitral kapak yetmezliğinde pek çok hastalıkta olduğu gibi erken tanının yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekerek, “Zira, tedavi edilmemiş hastalarda bu tablo ritim bozukluğuna, başta akciğer olmak üzere tüm organlarda dolaşım bozukluğuna ve kalp yetmezliğine neden olabilmektedir. Dolayısıyla,eğer daha önceden sorun yaşamadan yapılan fiziksel aktivitelerde ki bunları yürüyüş ve merdiven veya yokuş çıkma olarak düşünelim; nefes darlığı, çarpıntı, çabuk yorulma, halsizlik ve baş dönmesi gibi sorunlar yaşanıyorsa, mutlaka bir hekime başvurulmalıdır. Ayrıca özellikle düz yatınca gelen öksürük ve nefes açlığı hissi gibi belirtiler de ihmal edilmemelidir” diyor.
Mitral kapak yetmezliğinin en yaygıngörülen nedeni,doğumsal veya sonradan gelişen kapak çökmesi oluyor. Ayrıca doğumsal bazı yapı bozuklukları, çocukluk çağında geçirilen eklem romatizması sonrasında oluşabilen kalp ile kapakların iltihaplanması, bazı ritim ve kalbin elektriksel ileti bozuklukları, enfeksiyonlar, kalp yetmezliğine bağlı olarak kalbin büyümesi ve kapakların bu büyümeye eşlik edememesi, geçirilmiş miyokardinfarktüsü, miyokarditler ve çeşitli romatizmal ile miyokardiyal tutulum gösterebilen hastalıklar mitral kapak yetmezliği sebebi olabiliyor.
Kalpteki kanın doğru yönde akmasını sağlayan dört kapaktan 1’i mitral kapak olarak adlandırılıyor. Kalbin sol tarafında yer alan mitral kapak akciğerlerden gelen temiz kanı kalbe taşıyor. Ardından kalp mitral kapaktan gelen temiz kanı vücuda pompalıyor. Bu süreçte kapak tamamen kapanmazsa, yani kapakta kaçak olursa, kalp temiz kanı vücuda yeterince pompalayamıyor. Kanın akciğerde toplanması ve kalbin aşırı efor sarf etmesi sonucunda özellikle merdiven veya yokuş çıkarken halsizlik, çabuk yorulma, nefes darlığı ve baş dönmesi gibi problemler gelişmeye başlıyor. Tedavide gecikildiği takdirde sorun ilerleyerek akciğer ödemi, kalpte ritim bozukluğu ve kalp yetmezliği gibi hastanın hayatını tehdit eden sorunlara yol açabiliyor.
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Onur Taşar, sorun yaşananmitral kapakların onarılması veya değiştirilmesi gerekebildiğini belirterek, “Kapak fonksiyonlarının normal veya normale yakın olarak fizyolojik düzeylere getirilmesi ve yol açabileceği sorunların çeşitli ilaçlarla veya yaşam tarzı değişiklikleriyle önüne geçilmesi tedavide ana hedefleri oluşturmaktadır” diyor. Tedavinin hastanın genel durumu, eşlik eden hastalıklar ve kapak yapısı göz önüne alınarak planlandığını vurgulayan Doç. Dr. Onur Taşar, sözlerine şöyle devam ediyor:“Mitral kapak yetmezliğinde çeşitli tedavi yöntemleri mevcut. Kapalı yöntemle, yani anjiografik olarak kapağın tamiri, yine uygun hastalarda aynı yöntemle yeni kapak yerleştirilmesi, cerrahi olarak açık kalp ameliyatıyla kapağın tamiri ve yeni kapak yerleştirilmesi veya mandal yöntemiyle ameliyatsız olarak kapak tamiri, tedavi yöntemlerinden bazılarını oluşturmaktadır.Bu yöntemlerden hangisinin seçileceğine, detaylı bir muayene, görüntüleme ve laboratuvar yöntemlerinden sonra girişimsel kardiyolog, klinik kardiyolog, kalp-damar cerrahı ve kardiyovasküler anestezisi uzmanından oluşan kalp ekibi tarafından karar verilmektedir”
Günümüzde,mitral kapak yetmezliğinde başarılı sonuçları bilimsel açıdan kanıtlanmış olan ”mandal’’ yöntemi yaygın olarak uygulanan bir tedavi seçeneğini oluşturuyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Onur Taşar, genel anestezi altında gerçekleştirilen ameliyatsız mitral kapak tamirini şöyle özetliyor:“Bu yöntemle, göğüste veya başka bir bölgede kesi yapmadan, kasık toplardamarından girilerek,kateter yoluyla kalbin içine ulaşılmaktadır. Ardından, hasarlı ve kapanma kusuru olan mitral kapak yaprakçıkları çok küçük ölçekli bir klip (mandal) ile birbirine dikilmektedir. Hasta, ertesi gün hastaneden taburcu edilerek normal hayatına dönebilmektedir. Mandal yöntemininen önemli avantajı, deneyimli merkezlerde yüzde 1’den daha düşük riskle yapılmasıdır”