Hoca Ahmet Yesevi çayı sıcak sıcak içince terler ve yorgunluğu gider. Sonra 'Bu şifalı bir şey imiş, hastalarınıza bundan içirin ki şifa bulsunlar. Allah kıyamete kadar buna revaç versin' diye dua etmiş. İşte çay bundan sonra bütün Türkler arasında kullanılmaya başlamış ve şifa verici bir içecek olmuş.
Çay, çeşitli bitkilerin yapraklarının, çiçeklerinin, köklerinin, gövdelerinin, kabuklarının, tohumlarının kaynatılmasıyla veya haşlanmasıyla elde edilen bir içecek türüymüş. Tanımı bu şekilde yapılıyor. Ancak bizler için bu tanımdan daha fazlası. Hayatımızın vazgeçilmezi.
Evimizde, iş yerimizde, kafede, sokakta, merada. Aklımıza gelebilecek her yerde çayı tüketiyoruz. Rakamlar da bunu doğruluyor. Türkiye’de günlük 245 milyon bardak çay içiliyor. Yıllık kişi başı çay tüketiminde Türkiye 3,5 kilogramla birinci sırada yer alıyor.
Sohbetlerimizin vazgeçilmezi çay çoğu zaman mutluluk hormonu serotonini iliklerimize kadar hissetmemizi sağlıyor. Çay çoğu zaman bizlere neşe katıyor. Kimileri açık kimileri demli seviyor. Limona tüketenler de mevcut. Bazıları da siyah çay değil de adaçayı, yeşil çay ya da bitki çaylarına yönelebiliyor. Çay yazın harareti alıyor, kışın ise içimizi ısıtıyor.
İşin özeti: Çay sudan sonra vazgeçilemeyecek bir içecek, eşsiz bir dost, kıymeyli bir arkadaş gibi.
Ülkemizde en çok kullanılan cümlelerden bazıları ‘Çay söyle, çay içer misin, hadi çay içmeye” Uzun yıllar boyunca da söylenmeye devam edilecek.