CHP Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu, TBMM Çevre Komisyonunda yaptığı konuşmada şunları kaydetti; “Aslında geldiğimiz duruma baktığımızda, bundan 3-5 ay öncesinde Sayın Bakanımız bize şöyle bir söz vermişti, bütün Çevre Komisyonundakilere: "Bir iklim yasası gelecek. Bu iklim yasası geldikten sonra sizlerle bunun taslağını paylaşacağız, hep beraber çalışacağız ve hep beraber çalıştıktan sonra da o beraber çalışmanın ürünü olarak da buraya, Çevre Komisyonuna getireceğiz." demişti ama maalesef Sayın Bakanımız sözünde durmadı. Bir defa onu hatırlatmak istedim. Yine, teklifin içeriğine baktığımızda beklediğimiz bir teklifti iklim yasası ama maalesef dağ fare doğurdu diyebiliriz. Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; çevre sorunları ve bu çerçevede alınacak kararlar yalnızca politikacıların ya da plancıların çözmesi gereken teknik sorunlar olarak değil, demokratik olarak karar verilmesi gereken bir yaşam biçimi sorunu olarak görülmelidir.
Doğanın ve tabiatın cömertçe sunduğu, kaynaklarının sınırsızca tüketilmesi sonucunda dünyamız çoklu çevresel tehditlerle maalesef karşı karşıya kalmıştır. Bilim insanları 2 derece ve üzerinde bir küresel ısınma hâlinde insanlığın tarihinde daha önce görmediği iklimleri yaşayacağını öngörerek özellikle içinde bulunduğumuz Akdeniz havzasında aşırı hava olaylarında artış, ekstrem sıcaklıklar, kulaklık, çoraklık deniz seviyesinde artış, yağış, toprak nemi ve rüzgârda ise düşüş beklendiğini defaatle açıklamıştır. İklimin değişmesiyle sel, kuraklık ve benzeri aşırı hava olaylarının sayısı ve sıklığının artması arasında ilişkiyi gösteren çok sayıda da bilimsel araştırma bulunmaktadır.
Bildiğiniz gibi ülkemiz BM iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne 2004 yılında ve Paris Anlaşması'na da 2021 yılında taraf olmuş ve 2053 yılı net sıfır emisyon hedefi ortaya koymuştur ama net sıfır emisyon hedefinin bu konuda mutlaka bu kanuna da konulmasının gerektiğini düşünüyordum ama onu hâlâ kanunda göremedim, sözde var ama özde olması için de yazılması gerektiğine inanıyorum. Küresel iklim değişikliğiyle ilgili tedbirlerin alınmasına ve yeşil kalkınmaya yönelik plan, politika ve stratejilerin belirlenmesi için hem Bakanlık hem de Meclis olarak çalışmalar yapıyoruz. Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda mevcut ve gelecek nesilleri iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden korumak için gerekli yasal düzenlemeleri hayata geçirmeye de çalışıyoruz.
Bizler bu çalışmaları yaparken ilgili teknik ve finansal gereksinimleri belirlemeye çalışırken bilimsel veriler doğrultusunda, çevresel, sosyal ve ekonomik faydaları gözeterek adımlar atmak zorundayız.
Burada dikkat çeken en önemli süreç de Hükûmetin bu sorunlarda geçmiş yıllarda yaptığı çalışmalar, uygulama ve düzenlemelerdir. Bu konuda önce "Hükûmet sürdürülebilir bir büyüme anlayışını gerçekten hâkim kılmak istiyor mu?" bunu sormak isterim. Bu konuda da ne kadar samimi olduğunu da ayrıca öğrenmek isterim. Yapacaklarını söyledikleri ile yaptıkları ne kadar örtüşüyor, ona da bir bakmak isterim. Bunu anlayabilmenin ve bunu bilmenin tek yolu geçmiş uygulamalara da bakmaktır değerli arkadaşlar. Dünyada gıda güvenliği her geçen gün daha fazla önem kazanıyor.
Zirai sulamanın, toprak neminin dikkate alınarak planlanması, tasarruf tedbirlerinin ve dijital teknolojilerin geliştirilmesi, sürdürülebilir zirai üretim ve gıda güvenliği için bir zorunluluk olduğu ortadayken 2021 yılında Meclis olarak yaptığımız çalışma sonucunda ortaya çıkan araştırma komisyonu raporunda tespit edilen ve düzenleme gerektiren bu konulardan en önemlisi olan suların korunması ve yöntemine ilişkin genel esas ve usulleri de ortaya koyan çerçeve nitelikte bir su kanunu maalesef hâlâ çıkarılmamıştır. Yine, dört yıl önceki araştırma komisyonu raporunda madencilik sektöründe madenin yer altından çıkartılmasından taşınmasına, kullanımına ve sahanın rehabilitasyonuna kadar bütün süreçlerin mümkün olan en üst seviyede iklim dostu olarak gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmasına rağmen vahşi madencilik bütün hızıyla hâlâ devam etmektedir.
Bu ve buna benzer uygulamalar yani yasa ve yönetmeliklerin ne kadarının hayata geçirildiği, uygulandığı, denetlendiği ve takip edildiği iktidarın hoyratça devam eden büyüme politikalarında da maalesef kendini göstermektedir. Bu konuda iktidarın yirmi iki yıllık uygulamalarına baktığımızda çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz değerli arkadaşlar. Bunun örneklerini ülkemizin dört bir yanında maalesef yaşıyoruz. Trakya'da Istrancalar'da, Kaz Dağları'nda, Karadeniz'de, Ege'de vahşi büyüme uğruna doğal değerlerimiz, kaynaklarımız ve canlı yaşamın da maalesef tehdit altında olduğunu hep beraber görüyoruz. Özellikle, kazançları yabancı şirketlere, dönüşü olmayan zararı ise ülkemizin bugününe ve geleceğine yükleyen anlayışınızın sonucu ülkemizin dört bir yanında su kaynaklarını, ormanları, tarım arazilerini, meraları, zeytinlikleri ve hatta binlerce yıllık arkeolojik miras hiçe sayılarak sürdürülen vahşi madencilik çevre felaketlerine ve geri dönüşü olmayan ekolojik yıkıma maalesef neden olmaktadır. Tüm bu olumsuz uygulamaları görmezden gelmemiz de asla ve asla mümkün değildir.
2053 iklim notunun hedefine ulaşmak için ulusal bir iklim platformu kurarak ilgili tüm paydaşları iklim değişikliğiyle mücadele çatısı altında toplayarak çözüm önerilerini geliştirmek, fikir birliği sağlamak ve tecrübe paylaşımı gibi konularda kamu sektörü, özel sektör, STK'ler, mahalli idareler, akademik kuruluşların birlikte çalışma alanını güçlendirmesinin ve farkındalığın artırılmasının önemli olduğunu biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da düşünüyoruz. Burada yapacağımız tüm çalışmalarda, getireceğimiz her bir yeni düzenlemede önceliğimiz ve anlayışımız bilimsel bilgi temeline dayanmak zorundadır. Toplumsal ve ekonomik adaleti öncelemek ve ekonomik gelişmişlikleri, şirketlerimizin kapasitelerini, üreticilerimizin girdi maliyetlerini ve tüketicilerin millî gelirden aldıkları payı değerlendirerek ona göre düzenlemeler yapmak zorundayız. Bu anlayışın çalışmalarımızda hâkim olmasını diliyor, maddelerin görüşmelerinde çekince ve önerilerimizi ileteceğimizi bildiriyor, saygılar sunuyorum. “