Rekor hasılatla açılışını yapan yılın en çok merak edilen filmi, beklentileri karşılıyor mu?
Hatırlayanlar bilir…
90’lı yıllarda Kırklareli’nde sinema yoktu.
Türkiye’de sineması olmayan sayılı iller arasındaydık…
Gerçi o dönem özel televizyon kanalları yükselişe geçmiş, sinema salonları boşalmış, hatta Yeşilçam tarihinin en kötü yıllarını yaşamaktaydı…
Fakat 1996 yılında Yavuz Turgul’un yönettiği, Şener Şen’in başrolde oynadığı “Eşkıya” ile Türk Sineması adeta yeniden dirilmiş, salonlar yeniden dolmaya başlamıştı…
Anımsıyorum; Kırklareli Belediyesi o yıllarda kentte bir sinema olmadığı için Kapalı Spor Salonunda halka ücretsiz olarak “Eşkıya” filminin gösterimini sağlamıştı.
Skorboard üstüne gerilmiş beyazperde ve projeksiyon makinesi aracılığıyla haftalarca oynatılan film, binlerce Kırklarelili tarafından izlendi. Sinemaya olan açlığımla ben de filmi birkaç kez izlemiştim.
Daha sonra Kırklareli’ndeki bu büyük eksiklik nedeniyle, film izlemek için Edirne’ye mekik dokumaya başlamış, şehirdeki dönemin popüler sineması ‘Carmen Sineması’nda pek çok güzel film izlemiştim.
Yine Edirne’den Kırklareli’ne döndüğüm bir gün evin kapısından içeri girdikten sonra Annem; “Duydun mu, Kırklareli’nde sinema açılmış” deyiverdi.
Sevinç ve heyecanla o akşam soluğu, şu anda Cafe 288’in olduğu yerde bulunan, uzun yılların ardından Kırklareli’nde açılmış ilk sinema “Beyoğlu Sineması”nda almış, “Kahpe Bizans” filmini izlemiştim.
Birkaç yıl açık kalan sinemada dönemin güzel yapımlarını seyretme imkânı bulmuştum.
İşte o filmlerden biri de ünlü yönetmen Ridley Scott’ın 2000 yılında, beş dalda Oscar kazanan ve başrolde yer alan Russell Crowe'a “En İyi Erkek Oyuncu” Oscar'ını kazandıran "Gladyatör" filmi olmuştu.
Devam Filmine Gerek Var Mıydı?
Alexandre Dumas’ın 1844'te yılında yazdığı belki de tüm zamanların en iyi hikâyelerinden biri olan “Monte Kristo Kontu”ndan bu yana sinemada iyi işlenmiş “intikam” formüllü öyküler seyirciyi her zaman etkilemeyi başarıyor…
Gladyatör de iyi bir intikam filmiydi. Roma’nın başarılı komutanı Maximus’un siyasi ve kirli oyunların kurbanı olduğu filmde önce köle, sonra gladyatör olup, Roma İmparatorluğundan öcünü almasını izlemiştik.
24 yıllık bu başyapıtı her ne kadar o dönemde ağzımız açık izlesek de, içinde barındırdığı bir takım teknik ve mantık hataları şu dönemde göze batmıyor değil…
Öte yandan ilk filmin finali hikâyeye nokta koyan bir yapıya sahipti. Devam filmi duyurulunca ister istemez sorduk kendi kendimize; “Gerek Var mıydı?” diye…
Dikkat! Hayal Kırıklığına Uğramayın
“Alien”, “Blade Runner”, “American Gangster” gibi birçok klasiğin yönetmeni 86 yaşını devirmiş usta isim Ridley Scott’ın son işleri eleştirilere maruz kalsa da, rekor hasılatla açılan Gladyatör 2 için hemen şunu söyleyelim; Bu film olmuş!
Öncelikle devam filmlerinin düştüğü hatalara düşmeden eli yüzü düzgün, tatmin edici bir senaryo var karşımızda.
Ama dikkat! İlk film gibi bir yapım beklerseniz tabii ki hayal kırıklığına uğrarsınız.
Gladyatör’ün devamı, ilk filmin gerisinde kalıyor. Bu zaten pek çok devam filminden hayal kırıklığı ile ayrılmış sinema seyircisinin alıştığı bir durum.
Yine de Gladyatör 2 beklentileri karşılayacak düzeyde olmuş. Günümüz teknolojisini de arkasına alıp bir görsel şölen sunan film iki buçuk saate yakın seyri keyifli bir yapım olarak sinemalarda…
İyi Bir Gişe Filmi
15 Kasım Cuma günü tüm dünyada izleyiciyle buluşan filmin kadrosunda; Paul Mescal, Pedro Pascal, Denzel Washington, Barry Keoghan ve Joseph Quinn yer alıyor.
Paul Mescal aksiyon sahnelerinden alnının akıyla çıkarken, Pedro Pascal her zamanki gibi oyunculuğunun hakkını veriyor. Fakat burada özellikle Denzel Washington için ayrı bir parantez açmak lazım.
Kariyerinin son demlerini yaşayan usta oyuncu tabiri caiz ise filmde başrol oyuncusundan daha çok öne çıkıyor ve filmde kilit bir rol üstleniyor. Oyunculuğuna ise diyecek kelime yok. Filmi sırtlanan Washington, bence yapımın yıldızı konumunda bulunuyor.
Biraz da filmin eksilerinden bahsedelim…
Çok da ayrıntı vermeden yine kölelikten arenalara uzanan genç Hanno’nun intikam öyküsünü izlediğimizi söylemekle yetineyim şimdilik... Ama filmi izlerken ister istemez ilk yapımla karşılaştırmalarda bulundum. Hikâyenin birinci filmle aynı eksende ilerlemesi (Açılış dahi aynı; Kahramanımızın elleriyle başlıyor) beni rahatsız etmedi desem yalan söylemiş olurum. (Star Wars Force Awakens filmi de aynı hataya düşmüştü.)
Yani karşımızda sanki bir devam filminden öte, yeniden çekim var gibi duruyor zaman zaman…
Öte yandan Russell Crowe'u da gözler aramadı değil hani… Flashback’ler ile yetinmeye çalışsak da başrol oyuncusunun düşük performansı, yıldız ismi özleten hale getirdi. Zaten Maximus’a duyulan nostalji hissiyatı filmde de karşımıza çıkıyor.
Ve elbette sinema tarihine geçmiş “Bu Hayatta Yaptıklarımız, Sonsuzlukta Yankılanır” gibi ilk filmin çığır açan diyaloglarına benzer aforizmalar da bu filmde yok.
Toparlamak gerekirse…
Beklentileri yükseltmeden, son zamanlarda Hollywood’daki epik filmlerin kısırlığını da göz önünde bulundurursak, patlamış mısır eşliğinde iyi bir gişe filmi izlemek istiyorsanız Gladyatör 2 tam size göre diyebiliriz.