Hayat; birinin sizi çok sevmesi, kalbinizin atışını değiştirmesi. Aynı hayat aynı kişinin sizi terk etmesi ve nefesinizi kesmesi. Hayat, beyaz ile siyahın adeta renkli bir dansı. Zeki Demirkubuz son filmi “Hayat” ile özüne dönüyor, bizlere muazzam bir yapım armağan ediyor.

Muhteşem kapı sahneleri, pür dikkat televizyon izleyen insanlar, varoluşsal sancılar içinde boğulan kalabalıklar arasındaki yalnız karakterler… Üçüncü sayfalardan çıkmış karanlık hikâyeler ve daha fazlası… İşte Zeki Demirkubuz sineması ve güncellenmiş son hali: Hayat.

Başarılı yönetmen, tam 7 yıl sonra “Hayat” filmi ile sinemaseverlerin karşısına çıktı. Hem de ne çıkış!

1-2032

Film, toplumsal baskı nedeni ile bir adamla evlendirilmeye çalışılan ve kaçmayı tercih eden Hicran’ın hayatına odaklanıyor. İstenmeyen adam Rıza başta bu olayı önemsemese de zamanla büyük bir hayal kırıklığı ve yarı yolda bırakılmışlık hissi ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Attığı adımlar Hicran’ın ve kendisinin hayatını keskin bir şekilde değiştiriyor.

Filmin ilk bölümü Rıza’nın arayış çabaları ile oldukça akıcı geçerken ikinci bölüm Orhan ile biraz daha durağan devam ediyor. Ancak entelektüel ve bir o kadar da takıntılı Orhan karakterine hayat veren Cem Davran’ın olağanüstü oyunculuğu seyircide muhteşem bir hissiyat uyandırıyor. Oyunculuk demişken Hicran’ı canlandıran Miray Daner de üstlendiği pasif oyunculukla zor karakterin hakkını sonuna kadar veriyor.

Normalde zayıf, aile baskısı sonrasında ezilmiş, hayattaki amacını bir türlü bulamamış ‘Hicran’ karakteri onunla iletişim kuran herkesi kendi bataklığına çekiyor. Hicran’ın verdiği kararlar neticesinde yakınındakilerin hayatları geri dönülemeyecek şekilde değişiyor. Karakterler, çıkış yolunu ararken birçok kez kendilerinden eksiltiyor ve yaşamlarını onun istediği yönde sürdürmek zorunda kılıyor. Lakin sadece Hicran’ı suçlamak pek de adil olmayabilir. Çamura batan tüm karakterler de aynı çizgide olduğu için kolayca avlanıyor.

3-546

Filmde duygusal ilişkilerde yaşanan belirsizliğin insanları nasıl bir hale sürükleyeceği tokat gibi yüzümüze çarpıyor ki Rıza’nın dedesinin ona söylediği şu cümleler durumu çok güzel şekilde özetliyor: “Seni sevmeyen, seni istemeyen, sevgisini senden esirgeyen bir kadının peşinde koşma artık. Gitmek isteyene dur demek ahlaksızlıktır.”

Hayat, birçok eleştirmen tarafından “Kader” ve “Masumiyet”in daha yumuşatılmış versiyonu olarak değerlendiriliyor. Tabi Demirkubuz’un filmografisinde zirvede yer alan bu iki film ile kıyaslanması Hayat’ın şimdiden ne denli başarılı olduğunu gözler önüne seriyor. Hicran ve annesinin bir sahnede televizyondan Kader’i pür dikkat izlemesi, efsaneye güzel bir saygı olarak karşımıza çıkıyor.

Yönetmen, hikâyenin yanı sıra Nuri Bile Ceylan’ın son filmi “Kuru Otlar Üstüne”de görev yapan görüntü yönetmenleri Kürşat Üresin ve Cevahir Şahin ile çalışarak görüntü kalitesinde de zirveye çıkıyor. Demirkubuz böylece uzun bir aranın ardından biçimsel anlamda da çok iyi bir geri dönüş yapıyor. 

Filmin bana göre tek eksi yanı sürenin uzun olması. Demirkubuz genelde 1,5-2 saat aralığında filmler çeker ve o süre zarfında anlatmak istediklerini net bir şekilde bizlere aktarırdı. Ancak burada 3 saati geçen süre ve parçalı anlatımların sıklığı hikâyenin biraz kopmasına neden oluyor. Özellikle günümüzde değişen izleme alışkanları çerçevesinde bu süreler eski seyircileri olmasa da yeni izleyicileri ister istemez zorluyor.

4-247

Toplumun karanlık tarafını çok iyi gözlemleyen, bu yönleri anlatırken hayatı derin bir şekilde sorgulamamızı sağlayan ve özellikle kadın-erkek ilişkilerindeki bitmek bilmeyen toksik durumları tokat gibi yüzümüze çarpan Demirkubuz, son filminde biraz daha yumuşasa da yine de bizleri derinden sarsıyor.

 “Yaşamının Değişimine İnanmak Ona Biraz Karşılık Vermek Lazım”

Demirkubuz bir röportajında da bu durumu çok güzel anlatıyor: "Yaşam insanı yumuşatıyor, Hayat'ın eski filmlerimdeki kadar karanlık olmadığına katılıyorum. Bence bu iyi bir şey, sürekli aynı adam olarak kendini tekrarladığında sıkılıyorsun. Döneklik olmadıktan sonra, inkar olmadıktan sonra yaşamının değişimine inanmak lazım, ona biraz karşılık vermek lazım. Benimki galiba öyle oluyor."

Yazımın girişinde de vurguladığım gibi “Hayat” beyaz ile siyahın adeta renkli bir dansı. Bakış açısı ve toplumun dinamiklerini tutma konusundaki ustalığı ile benim için her zaman farklı bir noktada yer alan Zeki Demirkubuz, son filmi ile özüne dönüyor ve bizlere muazzam bir yapım armağan ediyor.