Dünya; dudağından çıkacak cümlelerle milyonlarca insanın hayatını yok eden veya kurtaran ya da değiştiren bir avuç zenginin parmaklarındaki iplere bağlanmış durumda…
ABD eskiden dünya üzerinde çıkarlarına hizmet edecek bir bölgeye müdahalede bulunacağı zaman farklı yöntemlere başvuruyordu.
Rejimleri sıkıntılı coğrafyalara “demokrasi getirmek” kisvesi altında gerek askeri, gerekse ekonomik dokunuşlar yapıyor ancak herkesin bildiği asıl amacını dillendirmeyip, söz konusu toprakların enerji kaynaklarına, doğal varlıklarına gözünü dikiyordu.
Ve genellikle ABD’nin radarında “her ne hikmetse” orta doğunun sancılı ülkelerinin başı çektiği bir liste yer aldı. Bu durumun örneklerini bulmak için çok geriye gitmeye gerek yok… Irak, Afganistan “özgürlük” ve “demokrasi” olguları ile kendisine kostüm yamayan ve asıl amacı sermayesini beslemek olan “Yankee”nin güdümünde olanlardan sadece bir kısmıydı…
Şok doktriniyle yani “mağdur edebiyatı” vasıtasıyla 11 Eylül saldırılarından, nükleer silah tehdidine kadar ülke güvenliğini öne sürerek askeri ve ekonomik yaptırımlar uygulayan dünyanın süper gücü artık bahane bulmaya da ihtiyaç duymuyor…
Trump’ın son Gazze çıkışı bu durumun da en büyük göstergesi…
İkinci kez başkanlık koltuğuna oturan, 2023 yılında çekilen sabıka fotoğrafını oval ofisinin duvarına asan, adeta “Seçilemez dediniz ama bakın buradayım işte!” diyerek zaferinin keyfini süren Trump göreve gelir gelmez kendi kabinesini bile şaşırtan kararlara imza attı.
“Filistinliler Gazze’ye hiç dönmesin. Başka ülkelere gitsin. Ben yardımcı olurum. Çünkü oraya ben tatil köyü yapacağım” filan dedi…
Kanada ve Meksika'ya %25 gümrük vergisi koyacağını söyledi, ardından bu kararı “şimdilik” askıya aldı.
Yapay Zeka aleminde ‘Deep Seek’ ile herkesi şoke eden bir başarıya imza atan ve bu gelişmeye sağ kolu Elon Musk ile birlikte oldukça sinirlenen Trump, Çin’e ilave %10 gümrük vergisi için 4 Şubat'ta düğmeye bastı.
Yeni Başkan hızını alamadı…
Danimarka’dan Grönland’ı istedi, Panama Kanalına gözünü dikti, Kanada “51. Eyaletimiz olsun” dedi…
Bitmedi…
Meksika Körfezi’nin ismini “Amerika Körfezi” olarak değiştirdi. Hatta eski adı kullanan bir haber ajansını Beyaz Saray’dan kovdu.
Hafta sonu yaşanan İsrail-Filistin esir takası öncesinde ABD lideri yine saldırgan bir tutum sergilemiş, anlaşma hükümlerine uymadığı gerekçesiyle esir takasının ertelendiğini açıklayan Hamas’a “İsrailli esirler verilmezse, kıyamet kopar” demişti.
Neyse ki böyle bir şey olmadı…
Peki Trump’ın kıyameti gerçekten kopar mı?
Malum ne yaptığı hiç belli olmuyor…
Bazen ciddi mi, değil mi kavrayamıyorsunuz. Tüm bu olanlar bir şaka gibi…
Öte yandan ABD’de Hükümet Verimliliği Dairesi’nin başına “Tony Stark” abimiz Elon Musk getirildi. Ve o da gelir gelmez “Devlete çok mali yükümlülüğü var” dediği aslında bütçenin yüzde 1’ini bile harcamayan, verdiği sosyal yardımlarla bilinen USAID'ı lağvetti. Hem de bir avuç ergenle…
Son olarak geçtiğimiz hafta oval ofiste çekilen fotoğraf’ta Trump, Musk ve oğlu objektiflere yansımıştı…
Bu fotoğraf bir anlamda çizilen kompozisyonu da gözler önüne serdi.
“Klientalizm” diye bir tabir var. Kısaca “yandaşlık, kayırmacılık” da diyebiliriz.
Dünya; dudağından çıkacak cümlelerle milyonlarca insanın hayatını yok eden veya kurtaran ya da değiştiren bir avuç zenginin parmaklarındaki iplere bağlanmış durumda…
Şu anda yapılan analizler ABD’de Trump’a oy verenlerin dahi pişman olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki 4 yıl oldukça zor geçecek…
Sadece gümrük vergilerinin yol açacağı zarar bile önümüzdeki aylarda ABD ekonomisine vereceği darbeyi gözler önüne serecek gibi görünüyor.
Dahası…
Trump’ın aldığı bazı kararlardan daha sonra vazgeçmesi, değiştirmesi ya da askıya alması, onun verdiği bu kararlara ne kadar sağlıklı ne kadar doğru olduğuna da şüpheyle yaklaşmamıza neden oluyor.
Karşımızda güç zehirlenmesi yaşayan ve kendini kaybetmiş biri olabilir…
Ülkeler tetikte… “Dikkat Trump Çıkabilir!” diye bekliyorlar.