Yıl 2021…
Denis Villeneuve yönetmenliğindeki yepyeni bir Dune uyarlamasının ilk bölümünü sinemada üç arkadaş izleme keyfini yaşıyoruz…
Film muazzam…
Ancak şöyle bir handikap oluyor; Ben o dönemde Frank Herbert’in 6 serilik epik bilim kurgu hikayesi “Dune”un ilk üç kitabını okuyarak sinema koltuğuna oturmuştum. Bir diğer arkadaşım sadece ilk kitabı okumuş, öteki dostumuz ise hiç seriye hâkim olmadığını söylemişti.
Film başlamış, biz kitabı hatim edenler sayfalarda ne okuduysak, beyazperdede görmenin derin hazzını yaşıyorduk.
Kitabı okumayan arkadaşımız ise aldığımız keyfin yarısını dahi alamamıştı…
Peki, neden böyleydi? Filmi sevmek için illa kitabı okumak şart mı?
İrdeleyelim…
Bir öykünün peşinden giden ömür…
Dune, 1965 yılı çıkışlı, bilim kurgu tarihinin tartışmasız en iyi edebiyat eserlerinden bir tanesi… Yazar Frank Herbert’in ölümsüz başyapıtı; bedevi kültürünü ve Ortadoğu coğrafyasını, bilim kurgu temalarıyla harmanlayan, felsefe, savaş, din, varoluş üzerine sağlam metinler barındıran bir “Mesih” hikâyesi…
Paul Atreides isimli soylu gencin, ailesiyle hükmetmek için gittiği "Arrakis" isimli gezegende yerliler tarafından “seçilmiş kişi” olarak görülmesi ve gelişen olaylar Herbert’in eşsiz edebi diliyle anlatılmakta…
Elbette çöl gezegeni Dune ve onu canlı kılan dev solucanları ‘Şeyh Hulud’u da unutmamak gerekiyor…
Yazar Herbert ömrünün sonuna kadar bu hikâyenin peşinden gitti. Serinin 6’nci kitabını bitirdiğinde amansız hastalığa yakalanan eşini kaybetmiş, sonrasında 1986 yılında kendisi de ardında dev eserler bırakarak yaşama veda etmişti.
İlk Girişim; Alejandro Jodorowsky
Şu bir gerçek; Dune beyazperdeye aktarılması en zor eserlerden bir tanesi… Çünkü gerek kurgusu, gerek hikâyesi gerekse prodüksiyonu göz önünde bulundurulduğunda uyarlaması oldukça güç bir eser var karşımızda…
Zaten bu anlamda Dune’un uyarlama sicili bir hayli bozuk… Başarısız girişimler, tatmin etmeyen yapımlar var…
İlk girişim gece yarısı sinemasının efsane isimlerinden Şilili yönetmeni Alejandro Jodorowsky’den geldi. 1970’lerin ortalarında film daha çekilemeden rafa kalkmıştı. (Bu konuda yapılmış olan 2013 tarihli ‘Jodorowsky’s Dune’ belgeselini şiddetle tavsiye ediyorum) Uçuk kaçık yönetmenin “Kitabı okumadım ama filmi yapmayı çok istiyordum” sözlerine rağmen, proje için 3000’den fazla story-board çizimi yapıldı, setler, dekorlar, kostümler hazırlandı. Üstelik oyuncu kadrosu için ressam Salvador Dali, Rolling Stones grubunun solisti Mick Jagger gibi olağan dışı isimlerin adı geçiyordu. Ancak Jodorowsky’nin “10 saati aşan film süresi” gibi imkansız istekleri başta olmak üzere, ortaya çıkan prodüksiyon zorlukları projenin iptalini getirdi.
Ama… Geride kalan binlerce çizim, ardından gelen “Alien”, “Star Wars” gibi bilim kurgu klasiklerine rehber oldu… “Incal” gibi bir çizgi roman klasiğini yarattı. Günümüz bilim kurgu sinemasına öncülük etti… Etmeye de devam ediyor…
Bir Uyarlama da David Lynch’ten
Yıl 1984… Ve ilk Dune uyarlaması beyazperdede. Yönetmen koltuğunda kült filmlerin mimarı David Lynch var… Ancak projeyi istemeyerek kabul ediyor. O da hikâyenin 2 saate sığdırılmaya çalışılmasından şikâyetçi. Haklı da çıkıyor. Film gösterime giriyor. Lynch filmden “Tam bir felaket” diye bahsediyor. Hatta künyeden isminin çıkarılmasını dahi istiyor…
Her ne kadar filmin çok problemi olsa da, dekor, kostüm, sanat yönetmenliği, o bildiğimiz Lynch tarzı filmin etkileyici öğeleri arasında bulunuyor. Üstelik zamanına göre görsellik de hiç fena değil…
Ancak yapım yine de kötü bir Dune uyarlaması olarak sinema tarihine geçmekten kurtulamadı…
Dune, TV’de
Takvimler 2000 yılını gösterdiğinde ise SCİ-Fi Channel, 3 bölümlük bir mini-seriye imza atıyor. Bu yapım da artıları ve eksileri ile öne çıkan ama toplamda 4 buçuk saate varan süresiyle kitaba sadık kalmaya çalışan bir dizi olarak karşımıza çıkıyor. Ancak belirteyim; kostümleri, oyunculuğu ve TV dizisi kalitesinde görselliği ile izlemesi biraz güç bir yapım “Dune” dizisi…
2003 yılında ise serinin devamı “Children Of Dune” yine 3 bölümden oluşan mini seriyle ekranlara geliyor. Bu kez biraz daha derli toplu, eli yüzü düzgün bir yapım var. Ama kostüm ve görsellikte hala bir iyileşme bulunmuyor.
Hani yazımızın başında sormuştuk ya “Filmi sevmek için illa kitabı okumak şart mı?” diye…
Özellikle ilk kitabı okumak size gerçekten ufuk açıcı bir deneyim yaşatabilir. Belki de Dune evrenine girmeye, 6 kitabı birden okumanıza, hatta yazarın oğlu Brian Herbert’ın, Dune gezegeninin geçmişi ile ilgili yazdığı eserlere bile bir göz atmanıza vesile olabilir.
Bir başka tavsiyem; bu mini serilere bir şans vermek yönünde olacaktır. Toplamda ilk üç kitabı başarıyla anlatan dizi, eserleri de hiç tüketmemiş kitleye hitap ediyor…
"Villeneuve's Dune"
Ve geldik günümüze… Bu muhteşem eserin ününe layık bir uyarlamaya sahip olması, özellikle bilim kurgu camiasında uzun zamandır istenen, beklenen bir talepti. Filmografisi başarılı işlerle dolu, Blade Runner gibi bir projenin altından alnının akıyla çıkan Denis Villeneuve, “Dune: Part 1” ile bu talebi yerine getirdi, rüştünü ispatladı.
Ve şimdi sırada “Dune: Part 2” var. Film bugün gösterime girdi…
Üstelik yönetmen, seriye devam etmek istediğini de daha önce açıklamıştı.
Ayrıca Bene Gesserit'in hayatlarını konu alan 'Dune' evreninde geçen TV dizisi de yolda…
Dune evreni genişliyor…
Şimdilerde Popüler Kültürün son gezegeni, Arrakis oldu… Hayırlısı…