Ülkemizi derinden etkileyen depremler ve olası İstanbul depremi öncesi ilimiz Kırklareli, yine ön plana çıktı. 1999 Gölcük depremi sonrası bölgeden birçok göç alan şehrimiz, bu yaşadığımız depremler sonrası da deprem riski en az il olarak göze çapıyor. Bugüne kadar merkez üssü Kırklareli olan bir deprem kaydının olmamasının tabii ki çok sayıda jeolojik sebebi vardır. Bunlardan en önemlisi ise ülkemizin karasallaşan ilk topraklarının ilimiz sınırları içerisinde kalması ve Istranca Dağları’nın bir masif tabakaya sahip olması sayılabilir.

Depremin yıkıcı gücünden korkan insanlar için Kırklareli yine çok cazip bir yer haline gelmeye başladı bile. Pandemi ile birlikte şehrimize başlayan ilgi, bundan sonraki süreçte katlanarak artacağı düşüncesindeyim. Son yıllarda sadece merkez ve ovadaki yerleşimler değil, ilimizin en ücra köşelerinden bile araziler satın alınıyor. Öyle ki bazı gözde köylerdeki tarla fiyatları, başka bir yerleşimdeki arsa fiyatları ile yarışır hale geldi. Yıllar önce Tekirdağ Valisi olan ve şu an İstanbul Valiliği görevinde bulunan Ali Yerlikaya, Trakya’daki arazilerin toplandığını belirterek, vatandaşlara arazilerini satmamaları konusunda uyarı yapmış ve bu çağrı ülke genelinde yankılanmıştı. Gel gelelim köyden kente göçün de etkisiyle çok sayıda insan tarlalarını satarak şehirlerden kendine ev almanın peşine düştü. Bugüne kadar bölgemizde ne kadar çok arazi yer değiştirdi bilmiyorum ama atadan, dededen miras kalan arazilerini satmayan insanların satanlara göre azınlıkta kaldığını söyleyebilirim.