Ramazan Bayramı tatili dolayısıyla gittiğim Muğla’dan birçok güzel anı, farklı deneyimler ve muazzam hislerle döndüm. Aslında Şubat ayında Datça ve Marmaris gezisini yapmayı planlamıştık. Ancak yaşadığımız büyük deprem dolayısıyla hem badem çiçeği festivali hem de gezi iptal olmuştu.

Ege topraklarına son olarak 2017 yılında Ege Üniversitesi’nden diplomamı aldığım zaman ayak basmıştım.  6 yıl sonra tekrar geldiğim Ege tüm ihtişamıyla beni karşıladı. İlk olarak Eski Datça’yı gezdik.

Muazzam sokaklarda bol bol fotoğraf çektim. Öyle ki o kadar çok fotoğraf sonrasında onları düzenlemek için bayağı bir zaman harcadım.  Dar sokaklar, enfes mimari, tarihi yapılar ve harikulade atmosferi Eski Datça’ya hayran kalmamı sağladı. Tabi burası aynı zamanda Türk Şair Can Yücel’in de yaşadığı yer olarak biliniyor. Evini gördük, sürekli zaman geçirdiği mekanda bademli gazozun tadına baktık.  

Ardından durağımız Yeni Datça oldu. Tabi burada Eski Datça’ya göre çok fazla gezebilecek bir alan yoktu. Sahilde turlayarak ve yemek yiyerek zamanımızı değerlendirdik. Yemek demişken Datça’da dikkatimi çeken en önemli unsur fiyatlar oldu. Yüksek enflasyonla boğuştuğumuz bu dönemde bu tatil beldesinde fiyatların bu kadar uygun olması oldukça ilginçti. Bunda sezonun daha yeni yeni açılmasının da payı vardır mutlaka. Ancak fiyatların diğer yerlere göre gayet makul olduğu yadsınamaz bir gerçek.

İlk günün akşamı Marmaris’te eğlendikten sonra ertesi gün gezimize Aşıklar Tepesi ile devam ettik. Özellikle burada gördüğüm doğal güzelliklerin yanı sıra geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük yangınlarda harap olan alanlar içim sızlattı.  Bu felaketin sonuçlarının yakından görmek gerçekten üzüntü vericiydi. Ancak burası öyle bir alan ki güzelliklerini her şeye rağmen sürdürebiliyor.

Marmaris’te hayran kaldığım bir diğer noktada Eski Marmaris Sokaklarının bulunduğu yerdi. Tıpkı Eski Datça gibi harika sokaklar ve muazzam yapılarla karşılaştık ve bol bol fotoğraflar çektik. Burada içtiğimiz Türk kahvesi de ayrı bir keyifti. Ardından yaptığımız tekne turu ile Marmaris’i daha da farklı açılardan gördük. Özellikle zamanında korsanların uğrak yeri olan Fosforlu Mağara çok dikkat çekici idi. Yaklaşık 3 saatlik tekne turunda doğayı, doğal güzellikleri ve önemli noktaları yakından görme şansı yakaladık. Bu tekne de yediğim yemekler de gayet lezzetliydi. Genelde teknelerde çok iyi yemekler yeme şansım olmamıştı.

Tekne turu sonrası rotamızı önce okaliptus ağaçları ile kaplı Gökçe Köyü’ne ardından Akyaka’ya çevirdik. Akyaka’da meşhur Azmak nehrinde tekne turuna katılarak buranın tadını çıkardık. Nehir sahip olduğu berrak su, akvaryum alanı, ördek varlığı ve muhteşem manzarası ile gerçekten görülmeye değer.

2 günde Datça ve Marmaris’te yapılabilecek birçok aktiviteyi yaptık. Tabi bu alanları tam olarak deneyimlemek için haftalar gerekiyor. Ancak bu kısa zamanda çok önemli yerler gördüm, iyi arkadaşlıklar edindim, muazzam anılar biriktirdim. Ve en önemlisi bir fotoğraf aşığı olarak çok güzel fotoğraflar çektim.  Kısacası Datça ve Marmaris’e hayran kaldım.