Karanlık günlerden geçiyoruz. Sabah uyanıyoruz karanlık, eve daha giremeden karşılayan bir karanlık...

Karanlık günlerden geçiyoruz. Sabah uyanıyoruz karanlık, eve daha giremeden karşılayan bir karanlık... Tatil gününü evde geçirebildiysek; gün doğumunda ya da batımında evin hangi duvarına tatlı bir aydınlık vuruyordu, hatırlıyoruz.. Güneş ışığına buz gibi bir havada olsa da ihtiyacımız var. Arada bir bulutları aralayıp bize güzel hisler bırakmasına.

Bazen böyle hissederiz, soğuk ve karanlık geçen kış günlerinde, kendimizi kapağı sıkıca kapatılmış bir kavanozun içindeymiş gibi.. Benim de öyle hissettiğim günlerden birinde oturduğum masayı yalayarak arkamdaki duvarı okşar bir gün ışığı. Güvenli bir sıcaklığın içerisinde Kış Güneşinin teskin edici ışığını hatırlarım. Sırtımı sıvazlar adeta, buradayım bir yere kaybolmadım, der. Baharın yeniden geleceğini hatırlatır. Nedense Kış aylarıyla çok barışık değilim. Sevmiyorum diyemem, ama kendimi daha sıkışmış hissederim. Gri ve kasvetli hava severlerden değilim, Güneş enerjisi ile çalışıyorum. Hava soğuk da olsa ışığı arıyorum. Bu sebepten karanlığın ortasında sokağa çıkmak ve aynı karanlıkta eve kavuşmak çok korkunç. Havanın da soğukluğunu hesaba katınca..

Yaz/Kış saati uygulanan yıllarda daha gerçekçi bir Kış Mevsimi yaşıyorduk. Daha insani şartlardı. Eğer eleştirme hakkım varsa bu konuda hepimize kocaman bir kötülük yapıldığı kanısındayım. Peki siz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?