Yakın dönemde hayatıma dâhil olan ve farkında olmadan bana birçok konuda ilham kaynağı olan bazı arkadaşlarım var.

Bunlardan birkaçı yabancı uyruklu. İçerisinde bulunduğum topluma sonradan dâhil olmuş, Türk vatandaşlığını hak etmiş ve bulundukları topluma katkıda bulunan kişiler bahsettiğim. Yani var oluş çabalarıyla; bir kenarda kalmayarak bu topluma katılmış, dilimizi öğrenmiş insanlardan bahsediyorum. Yalnızca kendilerine yakın kültürdeki kişilerle yahut memleketlileriyle ilişki içerisinde değil, içerisinde bulundukları kültürle de hemhal olmalarını değerli buluyorum. Yalnızca bu çabaları ve kendilerini bu yönde çoğaltmaları dahi birçok yönden kendime pay çıkarma sebebim oluyor.

Bu arkadaşlarımın Türkçesi ileri düzeyde olmadığından konuştuğum şeyleri açıklamak zorunda kalabiliyorum. Bazen bir kelimeyi anlamıyorlar, bazen de bir espriyi kaçırıyorlar. Onlara dönüp söylediğim şeyi açıklarken bazen aklımda başka kapılar açılıyor. Kimi zaman söylerken o kadar da düşünmeden bazı şeylerin ağzımdan çıkıverdiğini fark ediyorum. Hatta bazen bazı arkadaş ortamlarında kendileri ile hafiften alay edildiğini anlamayıp onlar da gülüyorlar. En çok böyle zamanlarda zorlanıyorum. Kendime yakıştırdığım tavrı elbette gösteriyorum. Fakat daha pek çok başka ortamda farkında olmadan böyle şeylere maruz kalabilme ihtimalleri dahi canımı sıkmaya yetiyor. İnsanların neden bu kadar kötü olmayı tercih ettiklerine aklım yetmiyor.

Her insanın öyküsü biricik ve yürüdüğü yol değerli. Herkes kendi hayatının başrolünü oynuyor. Ancak bazı insanlar kendi yürüdükleri yola dahi öylesine saygısızlar ki kendilerine göstermedikleri bu özen başkalarına yönelik davranışlarına da etki ediyor. ‘Ego’, insanın önünü dahi görmesine engel olacak kadar büyüyebilen bir şey. Benliğini besleyebileceği yüzlerce alan olan insan denen varlık bazen en kolayını seçiyor işte; karşısında güçsüz gördüğüne saldırıyor. Eğer yapılan şeyin niyeti okunabilirse koruma mekanizması geliştirebiliyor insan. Ancak bu tecrübeye ulaşana kadar zorlu yollardan geçmek gerekiyor. İnsanın yolculuğu da işte burada başlıyor…