Tarihi, kültürü ve doğasıyla bir cennet köşesi. Küçük ama geçmişteki ünü büyük bir yerleşim burası. Bugün Kırklareli İline bağlı şirin bir ilçe olan Vize, oldukça zengin bir tarihi geçmişe sahiptir.

Tarihte değişik isimlerle anılan kent, Bizye, Bizya, Bida, Biza, Vissa, Vizilli ve son olarak da Vize olarak bilinmektedir. Bizye olarak geçen bu ilk Vize adı Trak krallarından Byzas'ın ismine izafeten verilmiştir. Yunan mitolojisinde bu isim "Byzia" kaynak perisi olarak geçer. Zaten Vize'de suların ve kaynakların bolluğu Geç Roma Döneminde yapılan 242 km.’lik (Vize-İstanbul) Dünyanın en büyük su isale hattı olan Roma Su Yolu bu açıklamayı teyit etmektedir.

Tarihi, M.Ö. 3000 yıllarına dayanmaktadır. Trakların Astai boyunun merkezini teşkil eden kent, Roma Döneminde (İmparator Hadrianus ve Philip) etkin, Bizans Döneminde Trakya’daki İstanbul’dan sonra en büyük Kale Şehri, Osmanlı Döneminde de Trakya’daki üç Sancaktan biridir.

Bu görkemli geçmişe ait birçok eser günümüze kısmen ulaşırken, birçoğu da yapılacak arkeolojik kazılar ve bilimsel çalışmalar sonucunda ortaya çıkmayı beklemektedir. Şehrin en eski mahallesi olan Kale Mahallesi, adını şehri çevreleyen surlardan almakta, Küçük Ayasofya Kilisesi (Gazi Süleyman Paşa Camii), Roma Sarnıcı, Roma Hamamı, Roma Tetrakonkhsu, Azize Maria Şapeli, Yer Altı Kilisesi, Şerbetdar Hasan Bey Camii, Ferhat Bey Hamamı ve Çeşmesi, Kale Çeşmesi, Hatice Sultan İmarethanesi ve Şeyh Kaygusuz Alaeddin Türbesi gibi tarihi yapıları içerisinde bulundurmaktadır.

C6C2D7A6 Ac59 4364 9B65 C89Fe0Dd4497

Kale Mahallesinin en dikkat çeken eserleri kuşkusuz Vize Kalesi ve Küçük Ayasofya Kilisesidir. Özelikle son dönemde yapılan restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları sonucunda, İç Kale Burcu ve İç Kale Kapısının bulunduğu seyir alanı ziyaretçilerin uğrak noktası olmuştur.

Vize Kalesi, Kale Mahallesi sınırları içerisinde şehrin kuzey batısını kuşatmakta olup, günümüze, batı kısmında kalan yaklaşık 350 m. uzunluğundaki surlar, kuzey batı kısmında yer alan, su kulesi ve koruma burcu ile iç kale kapısı ve iç kale burcu kısmen korunarak ulaşabilmiş, Kale iç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan meydana gelmiştir. Vize Kalesinin ne zaman inşa edildiğine dair çok fazla yazılı kaynak bulunmamaktadır. Vize Kalesinin ilk inşasının M.Ö. 72-76 yıllarında olduğu tahmin edilmektedir. M.S. 46’da Vize’nin Roma egemenliğine girmesinden sonra İmparator Trayanus döneminde şehir imar ve ihya edilmiş, şehir surları onarılmıştır.

Roma İmparatorları Hadrianus (MS 117–138) ve Philip (MS 244–249) dönemlerinde bastırılan Vize’nin adı bulunan sikkelerin arka yüzünde, Vize Şehir Surları, surlara ait kapılar, kuleler ve diğer objeler yer almaktadır.

Roma Dönemine ait Vize Sikkelerin bazılarında, iki kule ile çevrili surlar, kemerli yarı açık kapının arkasında binanın sağlamlığını gösteren bir parmaklık görülmektedir. Duvarlar kabartmalarla süslenmiştir, Biri solda üç periyi, diğeri sağda Trakyalı biniciyi gösteriyor. Bunlar Trak kültlerine atıfta bulunur ve kültürel kimliğin işaretleri olarak görülebilir. En üst katta, içinde askerlerin bulunduğu yedi kemerli bir galeri bulunmaktadır.

Bazılarında ise, Bizye şehrinin havadan genel bir görünümü,  on kule ve bir şehir kapısı görülmektedir. Kent kapısının üzerinde, alınlığın süslemesi olarak, iki yanında belirsiz iki figürle çevrili, sağda bir dörtgen ve yedi kemerden oluşan bir galeri görülebilir. Bizye surlarının içinde sol tarafta iki bazilika, sağ tarafta ise üç zafer sütunu tasvir edilmiştir.

Vize Kalesinden günümüze ulaşan bir diğer yazılı argüman ise, Lüleburgaz İlçesinde bulunan ve bugün Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde sergilenen II.yy. Roma dönemine ait Onarım Kitabesidir. Kitabede "Uğurlu olsun, muzaffer ve evrenin sonsuz hakimi İmparator Caesar Hadrianus Aritoninus Caesar Augustus için Bizye şehri sur kalelerini Firmis Aulus Pareas ve Kenthos oğlu Autos, Kenthos oğlu Dautos ve Hyakinthos oğlu Rabdos’un bağışlarıyla yaptırdı" yazmaktadır.

Vize’de bulunan Yunan Okulunda öğretmenlik yapan, Savvas Ioannidis’in 1886 yılında kaleme aldığı çalışmasında, Vize’deki birçok arkeolojik eserin yağmalanmasını üzüntü ile anlatmakta, Vize surlarının kuzey kısmının uzun zaman önce yıkıldığını ve taşlarının yaklaşık seksen yıl önce Lüleburgaz’da köprü ve yol çalışması yapımında kullanıldığını belirtmektedir.

15135879 623E 4Cf1 Ae67 A803F29E397E

Savvas Ioannidis’in bu açıklamalarından Vize Kalesinin yakın geçmişe kadar büyük bir kısmının ayakta olduğunu ve Onarım Kitabesinin neden Lüleburgaz’da bulunduğu sorusunun cevabını da üzülerek öğrenmekteyiz. Savvas Ioannidis ayrıca, şehrin üç kapısı olduğunu, Akrapolis’in kapısı ile çevresindeki bazı kulelerin korunduğunu belirtmiş, suyu koruyan iki-üç kuleden bahsetmiştir.

Vize Kalesinin Bizans Jüstinyen (527-565 yıllarında) döneminde tekrar ihya edilmiştir. Muntazam kesme iri taşların üst üste yerleştirilmesi ve aralarına sağlam bir harçla bağlanması suretiyle yapılmıştır. Temeldeki iri kitleler 50*80 ile 100*150 cm. arasındadır. Şehrin kuzeyindeki sur bedenlerinde muntazam kesilmiş mavimtrak taşlar da kullanılmıştır. Bu yapının Geç Bizans döneminde(Paleoglar Devri) yeniden yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bugün Asmakaya mevkiinden gelen Tabakhane Deresinin kenarında inşa edilen Su Kulesi ile hemen üst tarafında bulunan koruma burcunun yapımına 12.yy. sonu Commenler devrinde başlanmış, Paleoglar devrinde tamamlanmıştır. İki kaplama duvarı arasına yerleştirilmiş bir moloz işçilikle inşa edilmiştir. Alt kısmı tonozlu bir mahzene sahiptir ve bugün tamamen bodur ağaçlar ile kaplıdır. Hemen üzerinde yer alan ahşap kiriş noktaları bunun çok katlı olduğunu açıkça belli eder. Yaklaşık 10x15 metre ölçülerindeki kulenin ortasında bir de kuyu ağzı yer almaktadır. Kulenin surlara bakan cephesinde dikdörtgen bir giriş dikkat çekmektedir. Ayrıca dereye bakan cephede mazgallar görünmesine karşın tepeden gelen suyun aktığı tarafta mazgal gözükmemektedir. Kalenin en alt noktasında yer alan yuvarlak kulenin büyük ihtimalle bu su kulesi ile irtibatı vardır. Büyük ihtimalle herhangi bir saldırı sırasında şehrin suyunun kesilmesine karşın bu su kulesi büyük bir hizmet vermekteydi. Bu kule, dereden akan suyu bir kanal ile kuyuya indirmekte ve sarnıcında saklamakta, belirli bir yüksekliğe ulaştığında da kaleye aktarmaktaydı. Su Kulesinin ortasında bir de kuyu ağzı yer almaktadır. Kulenin surlara bakan cephesinde dikdörtgen bir giriş dikkat çekmektedir. İçme suyunun buradan kale içine aktarıldığı,  herhangi bir saldırı sırasında şehrin suyunun kesilmesine karşı koruma altına alındığı düşünülmektedir.

E58A4250 Ff4F 4Eba Add4 E991985C89A7

Prof. Dr. Semavi Eyyice 1961 yılı 8-12 Haziran tarihleri arasında Vize’de yapmış olduğu yüzey araştırmaları esnasında, Su Kulesi çevresinde görmüş olduğu bir vatandaşın kendisine Su Kulesindeki kuyudan yukarıdaki koruma kulesine merdivenli bir dehliz ile ulaşabildiğini söylediğini “Trakya’da Bizans Devrine Ait Eserler” isimli çalışmasında belirtmiştir.

Vize’mizin yetiştirdiği yegane değerlerden olan ve geçmişte Marmara Üniversitesi bünyesinde Prof. Dr. Semavi Eyyice ile birlikte görev yapan Prof. Dr. Hüseyin Salman ile 2005 yılı içerisinde Su Kulesine yapmış olduğumuz gezi sırasında bu konu hakkında yaptığımız konuşma esnasında, Prof. Dr. Semavi Eyyice’nin kendisine yüzey araştırması esnasında bir çoban ile karşılaştığını ve iki kule arasındaki irtibatı sağlayan su kanalını gösterdiğini söylediğini belirtmiştir. Gerek Su Kulesi, gerekse koruma kulesi çevresinde yapmış olduğumuz yüzey araştırmaları sonucunda bahse konu irtibatı sağlayan herhangi unsura rastlanılmamış olup, günümüze değin bazı akademisyenlerce yapılan çalışmalar sonucunda da herhangi bir ize ulaşılamamıştır. İleride eğer bir arkeolojik bir kazı yapılırsa büyük bir ihtimalle bu kanal da bulunacaktır.

Güney yönündeki surlar ise, yaklaşık 3-4 m yüksekliğindedir ve büyük taş bloklardan yapılmıştır. Biri hamam binasının kuzeybatı köşesinin hemen gerisinde ve diğeri bunun 30 metre kuzeybatısında olmak üzere surlara dikey olmayan biraz güneye çevrilmiş iki burç görülür. Güneyde yer alan beşgen burcun yüksekliği 5 metre olup, ön cephesinde bir mazgal pencere görülmektedir. Kuzeydeki dikdörtgen burç 5.7x4.47 metre ölçülerinde, 6 metre yüksekliğindedir. Bu burç üzerinde de mazgal vardır. Biraz ileride, 37.6 metre uzunluğunda oldukça iyi korunmuş sur kısmı vardır. Bu surun yüksekliği 5 metre kalınlığı altta 2.1 metre ve 1.5 metredir. Surlar 1.53x0.4 metre veya 1.47x0.6 metre büyüklüğünde taş bloklardan yapılmıştır. Bu şekilde 37.6 metre devam ettikten sonra doğuya yönelirler ve bundan sonra kaplama taşları alınmış bir bölüm başlar. Burada 0.35 metre kalınlığında ve 0.28 metre uzunluğunda tuğlalardan yapılmış beş sıra tuğla hatıl görülür.

Yolun kuzeybatısında kısmen yıkılmış yuvarlak bir burç vardır. Çapı içeriden 4 metre ve duvarlarının kalınlığı da 1.7 metredir. Burcun ön ve arka cepheye açılan birer kapısı vardır. Sokağa doğru açılan kapı tamamen yıkılmıştır. Surlar bu burcun karşı tarafından itibaren doğuya dönerler, ilk 40 metrede arazi üzerinde hiçbir şey görmek mümkün değildir. Bundan sonra 18 metre uzunluğunda bir sur parçası, daha sonra iç ölçüsü 8.6x9 metre boyutlarında bir burç kalıntısı ve en doğuda 6.5 metre uzunluğunda yine bir sur parçası görülür. 1.7 metre kalınlığındaki bu son sur kalıntısından sonra kale duvarları tamamıyla kaybolur.

Cbb2Be12 70D9 44B4 A37D 895Eac611A71

Günümüzde surların güneydoğusunda yuvarlak kemerli bir giriş bulunmaktadır. İç Kale girişi olan Kapının kuzeybatısında Roma dönemine ait yaprak motifi friz devşirme olarak kullanılmıştır. Bu kapının güneybatısında ve kuzeyinde yarısı yıkılmış iki burç vardır. Burcun doğusunda duvarlar devam etmektedir ve yıkılmış bloklar vardır. Bu burcun doğu tarafında, yaklaşık 40 metre uzaklıkta 18 metre uzunluğunda bir duvar görülmektedir. Aynı doğrultuda doğu-batı doğrultusunda yer yer yıkılmış olarak devam eden 41 metre uzunluğunda duvarlar bulunmaktadır. Batı yönündeki sur duvarı yapılaşma nedeniyle büyük zarar görmüştür ve kısmen izlenebilmektedir.

Rus çarının kütüphanecisi C. Sayger ile ressam Auguste Joseph Desarnod (1788-1840) çar I. Nikolay'nin 1829-1830 yıllarında Osmanlı-Rus savaşı operasyonlarına katılırlar. Sayger bu sefer sırasında askeri görevini yerine getirmekten başka arkeolojik ve topografya çalışmaları da gerçekleştirir. “Voyage en Turquie” isimli albümde toplanan çizim ve gravürler bu seferin ürünüdür. Albümde yer alan konular arasında Kuzey Trakya ile ilgili 55 adet çok nadir taş gravür ve betimleme yer almaktadır. Söz konusu albümde yer alan Vize Surlarına ait İç Kale kapısı ve Koruma Kulesinin gravürü 1829 yılından günümüze pek fazla değişikliğin olmadığını göstermektedir.

879165D3 Caae 424C 9F6F F20C7Ace9356