Kâzım Dirik’i tanıtmak için başladığım bu yazı dizisinin son bölümünde onun Trakya Umum Müfettişliği döneminde yaptığı hizmetlere biraz daha yakından bakacağım.

Daha önce de anlattım, Umum Müfettişlik teşkilatlanması Cumhuriyet yönetimi için Trakya’da ayrı bir önem taşımaktaydı. Kazım Dirik’in takdir toplamasını sağlayan çalışmalara yön veren nedenler bu dönemin taşıdığı sorunların tarihsel bağlamını da bize gösterir.

Trakya, Osmanlı’nın son döneminin bütün acılarını çekmiş bir bölgedir. Bu topraklar yakın dönemin en ıstıraplı hatıraları ile doludur. Daha Balkan savaşının yaraları kapanmadan 10 yıl içinde üst üste yaşanan işgallerin bitmesinin ardından insanlar önce mübadele, sonra şartların zorlamasıyla devam eden göçler nedeniyle yüzyıllardır yaşadıkları yerleri terk etmişler, yoğun olarak yerleştikleri Trakya’nın sulak düzlüklerini yurt edinmişlerdir. Yanlarında getirebildikleri oldukça sınırlıdır. İskân edilmeleri zaman alacak, yerleşmeleri oldukça zahmetli bir şekilde ilerleyecektir. Trakya, bugün yaşadığı düzeyi yakalayabilmek için geride çok sıkıntılı anılar biriktirmiştir.

Lozan Antlaşmasıyla başlayan yeni dönemden sonra 1928 yılında Yunanistan’daki yeni yönetim ile kurulan dostluk ilişkileri diğer Balkan ülkeleri için pek geçerli değildir. 1930’lu yıllar dünyada gerginlik tohumlarını atan kutuplaşmaların başladığı bir dönem olacaktır. Almanya ve İtalya’nın başını çektiği militarizm Balkan ülkelerinde de etkisini gösterecektir. Kaybedilen topraklarda hala gözü olan Bulgaristan’ın siyasi hayatı saldırganlığı besleyen düşüncelerin etkisindedir. Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya’yı içine alan 9 Şubat 1934 tarihli Balkan Antantı aslında Bulgaristan’daki faşist eğilimin yarattığı tehditlere karşı bir önlem olarak imzalanır. Bu topraklarda yaşayan Müslüman halkları göçe zorlayan iç ve dış koşullar böyleyken, Cumhuriyet yönetimi Trakya’da vakit geçirmeden hızlı bir toparlanma peşindedir. Yakın geçmişteki savaşlar ve göçler nedeniyle insan gücü azalmış toprakların hızla doldurulması, işlenmesi için yeni alanların açılması, tarımsal üretimin arttırılması gerekmektedir. Trakya’da nüfusu arttırmaya yönelik çalışmalar hem ülkenin güvenliği hem de bölgenin kalkınması açısından ele alınarak politikalar geliştirilmiş ve kurulan umumi müfettişlik teşkilatına önemli görevler yüklenmiştir. Bu nedenle Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale illeri 2. İskân Bölgesi olarak kabul edilir. Trakya Umum Müfettişliği kurulduktan sonra ilk beş yıl içinde ülkeye gelen 174.280 göçmenin 87.529’u Trakya’ya yerleştirilir. Yönetimin hedefi ülkeye 640.000 göçmenin getirilmesini sağlamak, Trakya’nın nüfusunu 1.250.000 kişiye yükselterek kilometrekare başına yoğunluğu 55.8'e çıkarmaktır. Bu hedefler çok yönlü bir idari ve iktisadi organizasyonları gerektir. Köylerde başlayacak iskan çalışmaları, ıslah edilecek akarsular, dağıtılacak tohumluklar, tarımsal gereçler, inşa edilecek evler, kurulacak yeni köyler, buralarda açılacak yeni okullar, yapılacak veya tamiri gerektiren yollar, sıtma ile mücadele başta olmak üzere sağlık önlemleri, öğretmen temini akla ilk gelen işlerdir.

Bu dönemin 1935 yılından sonraki 6 yılında görev almış Kazım Dirik, böylesine yaşamsal hizmetler bekleyen bir coğrafyada bütün enerjisini ortaya koyarak çalışacaktır. Denebilir ki, Trakya’da ilk kalkınma çabalarının başlatan Cumhuriyetin kurucuları Kazım Dirik gibi şahsiyetlerin emeğine çok şey borçludur. O daha önce de söylediğim gibi müthiş bir uygulama dehasıdır. Zaman gelir, etrafındakilerinin hayal sınırlarını zorlayan hedefler ortaya koyarken sözleri ciddiye alınmaz, ama o ısrarla savunduğu işlerin peşini bırakmaz. Kazım Dirik bu nedenle sıradan bir uygulayıcı değildir; çalışkanlığı, vizyon sahibi olması, takipçiliği ile ideal tipte bir bürokrattan beklenen özellikleri fazlasıyla taşıyan biridir.

Kazım Dirik yaptığı hizmetlerin hepsini anlatmaya kalksam eminim ki okuyacağınız sayfalar uzayıp gidecektir. Burada içinden seçeceğim bazı çarpıcı örneklerle yetinmek zorundayım. Nitekim asıl amacım göçmenlere ilgili politikalarının nasıl uygulandığını gösteren, bölgenin iktisadi tarihi ile ilgili bir çalışma yapmaktan ziyade Kazım Dirik gibi müstesna bir şahsiyetin farklılığını sizlere anlatmaktır. Buradan çıkartılacak sonuçların yorumunu da yine size bırakıyorum.

Köycülük Hareketi

Kâzım Dirik denince akla gelebilecek çok fazla yeni sayılacak girişimler vardır. Bunlardan birisi Köycülük hareketinin uygulanması sayılacak köy bürolarıdır. Kazım Dirik daha İzmir Valiliği sırasında bu konuda çalışmalara başlamıştı. Köy bürolarının temel görevi ekonomik, sosyal, kültürel gelişmeyi sağlayacak tedbirlerin alınmasını sağlamak, gerekli yatırımları yapmaktı. Köycülük hareketinin başlamasıyla beraber Trakya’da ilk defa Beş Yıllık Köy Kalkınma Programı hazırlandı. Kazım Dirik yaptığı konuşmada Trakya insanlarında ve topraklarında şimdiye kadar yeteri kadar kullanılmamış kapasiteye dikkat çeker ve Köy Kalkınma programını Cumhuriyetin büyük davası olarak tanımlar. Burada Kırklareli Pehlivanköy'de yapılanları da anmadan geçmemek gerek. Köy Kalkınma hareketi için örnek teşkil edilen köylerden birisidir Pehlivanköy. Tren garı yanındaki metruk arazinin bir meydana dönüştürülmesi ve burada muhteşem bir parkın yapılması unutulmayacak eserlerdendir. Parkta bulunan heybetli Atatürk heykeli de aynı zamanlarda Pehlivanköy‘e kazandırılmış, yeni düzenlenen fidanlık alanı içine de Mehmetçik Anıtı yerleştirilmiştir. Benzer Atatürk heykelleri İnece ve Üsküp’te de yer almakta ve o dönemin köylerde uygulanan kültür politikalarının önemini belirten bir değer taşımaktadır.

Köy Kalkınma programı içinde anılması gereken diğer bir uygulama da İdeal Cumhuriyet Köyü Projesiydi. Köylerde bir kültür değişiminin başlamasını hedefleyen okuma odaları, konferans salonları, radyo yayınları ve gezici film gösterileri dikkati çeken örneklerdir. Amaç Köy toplumunu Cumhuriyetin devrimci ruhuna kazandırmaktı. Hatırlanmalıdır ki, bu yıllarda başlayacak olan Köy Enstitüleri de aynı atılımın eğitim ayağını oluşturacaktır. Nitekim Cumhuriyet Köyü projeleri içinde görev alacak kadrolarda öğretmen ve eğitmenler de yer alacaktır. Yazının altında yer alan haritada görüldüğü gibi İdeal Cumhuriyet Köyü dairesel bir planda düşünülmüştü. Köyün merkezinde bir Cumhuriyet Anıtı yer alıyor, köyün diğer binaları bu anıtın çevresine dairesel halkalar halinde yerleştiriliyordu. Hazırlanan haritada Köy dükkanları, fabrikalar, çocuk parkı ve spor alanları, okul ve okuma odaları, değirmen ve modern ağıllar gibi olması gereken her bina düşünülmüştü. Bu hazırlıklar Trakya’da başlaması arzu edilen modern Köy Yaşamına örnek teşkil edecek adımlardır ve Kazım Dirik önderliğinde yapılan önemli bir hizmet olarak tarihe geçmiştir. Görüldüğü gibi Cumhuriyetin ilk yıllarının bu devrim sayılacak bu atılımlar, şimdi yaşanan sorunlara bakıldığında neleri ihmal ettiğimizi yüzlere vuracak deneyimlerle doludur. Kâzım Dirik için açtığımız bu dosyanın bence asıl amacı bu farkındalığı yaratma isteğidir.

Türkgeldi Çiftliği

Trakya’da toplam arazi büyüklüğü Murat Burgaç’ın kitabından öğrendiğimize göre 28.215.000 dekardı. Bunun yaklaşık 7. 025 bin dekarı ormanlık, 12.341 bin dekarı çayır ve meralık, 3.719 bin dekarı ekilen araziden oluşuyordu. Ziraat, ağırlıklı olarak hububat üretimine dayanıyordu. Bölgede üretimi arttırmanın ve istenen kaliteye çıkarmanın yolu tohum ıslah çalışmalarına ağırlık vermekten geçiyordu. Tarımsal büyümenin önündeki bu engelin aşılması için Kazım Dirik Umum Müfettişliği görevine atandıktan hemen sonra bu sorunun çözümü için adımları atmaya başladı. Lüleburgaz’da 16.000 dönümlük Türkgeldi Çiftliği satın alınarak burası Devlet Üretim Çiftliğine dönüştürüldü, böylece buğday üretiminde verim ve kalite yönünden ilerleme sağlandı. İbrahim Tali Öngören döneminde başlatılan tohum seçme çalışmaları Kazım Dirik zamanında da devam ederek tohum seçme istasyonları için 30 adet selektörün alınması yoluna gidildi. Selektörler kalabalık köylerin merkezine kondu. Makinistlerin yetişmesi için Havsa’da kurslar açıldı. Daha sonra Lüleburgaz Devlet Üretme Çiftliğinde selektör makinist kursları açılmaya devam etti. Bu tohumluklar sayesinde 1938 yılında sadece Kırklareli bölgesinde 130 bin dekar alan ekilebilecekti.

Bahçecilik ve Bağcılık

Sadece hububat tarımıyla yetinilmedi, bahçecilik ve bağcılık ziraatının gelişmesi de hedefler arasındaydı. Bölgede bahçeciliğin teşviki için üreticiye çok sayıda fidan dağıtımına başlandı. Edirne fidanlığında yetiştirilenler bütün Trakya köylerine dağıtılarak meyve tarımı geliştirilmeye çalışıldı. 1936 yılında sadece Edirne ve çevresinde 14 adet fidanlık kurulmuştu. Müfettişlik Bölgesindeki bütün belediyelerin fidanlık kurması mecburi olunca fidanlığa olmayan belediye kalmadı, 1937 yılında fidanlık sayısı 57’ye çıktı. 1938 yılında Ulus Gazetesine verdiği demeçte Kazım Dirik Trakya ovalarını bir ormancılık merkezi haline getirme sözünü veriyordu. 1939 yılında, fidanlık sayısı 80’e ulaşmıştı. Bunların 70’i belediye ve köylerindi.

Bilindiği üzere bağcılığın Trakya’da epey köklü bir geleneği vardır. Trakya şarapları yurt dışında da oldukça rağbet görmekteydi. Ancak savaşlar ve floksera nedeniyle bağcılık oldukça gerilemişti. 1935 yılında hazırlanan bir rapora göre Trakya’da 9.350 hektar bağ vardı ve bu miktar 25 yıl öncesindeki bağların ancak 1/6’sı kadardı. Bir zamanlar Kırklareli ilinde yılda 1.800.000 kg şarap üretilirken şarapçılık neredeyse yok denecek kadar azalmıştı. Bağcılığın yeniden canlanmasını sağlayacak kararların alınmasıyla öncelikle hastalığa dayanıklı Amerikan Asma Çubuklarının üretilmesine ve dağıtılmasına başlandı. Bu fidanlıklar öncelikle Tekirdağ ve Kırklareli illerinde açılacaktır. Buralarda yılda yaklaşık 1 milyon Amerikan asma çubuğu yetiştirilmeye başlandı. 1939 yılından itibaren dağıtılan asma çubuğu 3 milyona çıkartıldı. Sadece Kırklareli’nde 16.400 dekarlık yeni bağlar kuruldu. Aşılama konusunda ziraat eğitimi alan öğrencilerden yardım istendi. Zararlı haşerelerle mücadele önemli mesafeler alındı. Bölgede bağcılık çalışmalarının ilerlemesi olumlu neticeler verince papazkarası, karalahana, çavuş yapıncak gibi başka asma türlerinin de yetişmesi yaygınlaştı. Umum Müfettişlik bağcılık konusunda eğitim çalışmalarına hız vererek 1937 yılında Bozcaada’da uygulamalı bağcılık kursu açtı. 25 kişiye ustalık belgesi verildi. Kısaca söylemek gerekirse savaş yıllarından sonra Trakya’da bağcılık yeniden canlanmış oldu, bağcılık bölgede yeniden önemli bir gelir kaynağı haline geldi.

Üzülerek belirtmek gerekir ki bir süre sonra Kırklareli’nde bağcılık yeniden duraklamaya uğrayacak, ancak yakın zamanlarda özellikle dış pazarlara yönelik şarap üretiminin artmasıyla yeni bağlar açılmaya başlanacaktır. Burada Trakya Umum Müfettişi olarak Kâzım Dirik’in önderliğini saygıyla anmak isterim.

Örnek olarak verilecek başka konular da var hiç şüphesiz. Trakya’yı yoksulluktan kurtarıp daha fazla insan gücüne iş imkanları yaratacak, böylece bölgedeki refahın artmasına sağlayacak bir çok alanda devreye sokulmak istenen girişimlerin hepsine burada uzun uzun yer veremiyorum. Yoksa her biri Trakya’da başlayan değişim rüzgarında önemli paya sahiptir. Bunun için, hayvancılığın, özellikle koyun besiciliğinin güçlenmesi için damızlık hayvan yetiştirmek, peynirciliği ıslah çalışmaları yapmak, arıcılığı teşvik etmek, ipek böceği üretimini başlatmak, tavşan ve tavuk üretimini desteklemek, kavun karpuz kooperatifleri kurmak, halı dokumacılığı, pamuk üretimi gibi daha birçok alanda yapılan hizmetleri anlatmak gerekecektir. Yukarıda dediğim gibi bu konulara girseydim sizlere sayfalar dolusu bilgi aktarmak zorunda kalacaktım.

Ancak yazımın sonuna yaklaşırken değinmeden geçemeyeceğim son bir konuyu aktarmama izin verin. Kazım Dirik, onu uygulama dehası yapan zihinsel beceriye sahip bir insandı. Ancak okumaya ve araştırmaya son derece yatkın kişiliği kendisine çok yönlü bir entelektüel yeti de kazandırmıştı. Örneğin az önce bahsettiğim halıcılık konusuna o kadar inanmış birisiydi ki, bir uzman derecesinde düşünce çabası göstererek, halıcılık üretimi hakkında bir kitap bile yazmıştı. Onun İzmir Valiliği sırasında arkeoloji ve tarih konularına duyduğu ilgi ve gösterdiği büyük çabalar ise ayrı bir takdir konusudur. Bu meziyetini Trakya’daki Umum Müfettişliği sırasında da kanıtlar.

İşte bu nedenle, 5. bölümün sonunda onun eğitim alanındaki hizmetlerini ve kültür varlıklarının korunması için gösterdiği çabaları kısaca anlatmak istiyorum.

Eğitim ve Kültür Varlıkları

Trakya’nın kurtuluşu sadece doğal fırsatların sunduğu kaynakların başarıyla kullanılması, yeniden düzene sokulması ile sağlanamazdı. Bütün bunları yaparken bile eğitimin rolü zaten tartışılamazdı. Bu nedenle kalkınma ve gelişme çabalarının eğitilmiş insan gücü olmadan başarıya ulaşması imkânsızdı. Üretim alanlarındaki her adımda yetişmiş insan gücünün vereceği katkı hesap edilerek hareket edilmiş, kurslara, eğitmen okullarına büyük önem verilmişti. Aynı şekilde Cumhuriyetin savunduğu modern ve çağdaş bir hayata destek veren, onun doğrularını içselleştirmiş, yeniliğe açık şekilde yetiştirilmiş bir topluma ihtiyaç vardı. Bu ise ancak eğitim ve kültür alanında elde edilecek başarılarla sağlanabilirdi. Murat Burgaç’ın kitabından öğrendiğimize göre 1935 yılına gelindiğinde 6 yaş ve yukarısı 774.581 kişiden okuryazar olanların sayısı sadece 175.587 kişiydi. Kazım Dirik bu nedenle okulların, öğretmen ve eğitmenlerin çoğalması, giderek daha fazla insanın okuryazarlığının arttırılması, eğitilmesi için büyük çabalar sarf edecektir. Türkiye’de ilk açılan Eğitmen kurslarında birisi 1937 yılında Edirne Karaağaç’ta Yatılı Okul binasında açılacaktır. Burada sadece öğretmenlik mesleği değil ziraat ve teknik bilgiler de öğretilir. Bu okullar daha sonra Köy Öğretmen Okullarına dönüşecektir. Nitekim Edirne Karaağaç’ta 1938 yılında Trakya Köy Öğretmen Okulu açılır. Bu okulun adı daha sonra taşındığı Lüleburgaz’daki yeni binasında Kepirtepe Köy Enstitüsü olarak değiştirilir.

Köylerinde okulu olmayan çocuklarının eğitimi için yine Umum Müfettişliği tarafından Köy Yatılı Okulları açılır. Bu okulların açılmasının bir başka nedeni de Türkçe bilmeyen Pomak, Boşnak göçmen çocuklarına ulusal dil birliğini sağlamak üzere okuma yazma öğretebilmektir. Yine aynı amaçla köylerde okuma odaları açılacaktır.

Kâzım Dirik, İzmir Valisi iken başlattığı tarih öncesine ait kültür varlıklarının ortaya çıkartılması ve sergilenmesi çalışmalarına Trakya’da da devam eder. İlk olarak Edirne’de Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler Derneği kurulur, derneğinin başkanı olur. Bu dernek ilk olarak Mimar Sinan’ın eseri Selimiye Camii’i dış avlusunda yıkılmak üzere bulunan darüssıbyan binası onarılır, Edirne Etnografya müzesi açılır. Trakya’daki kazılarda ele geçen materyalin diğer tarihi eşyalar ile birlikte bu müzede sergilenmesi için köyler gezilerek taramalar yapılır, bulunan eşyalar muhafaza altına alınır. 1938 yılında müzede sergilenen materyal sayısı 695’e ulaşır.

Trakya’da ilk arkeolojik kazılar yine Kazım Dirik zamanına denk gelir. Arkeolog Arif Müfid Mansel incelemeler yapmak için görevlendirilir. Mansel, tarafından hazırlanan rapora göre bölgede kazı faaliyetleri başlamış olur. İlk kazı Edirne Hasköy höyüklerinde yapılır. Daha sonra Kırklareli, Alpullu, Sinanlı, Lüleburgaz höyüklerinde devam eder. Trak höyüklerinin haritası yine Arif Müfid Mansel tarafından çıkartılır. Bu kazıların finansmanı için bütün girişimleri elbette Kazım Dirik üstlenecektir. Bu arada köylerde bile müzeler açılır. 1940 yılına gelindiğinde Müfettişlik Bölgesindeki dört vilayetin köylerindeki müze sayısı 25’i bulur. Müzeler köy halkı tarafından ilgiyle ziyaret edilir.

Bütün bunları okurken şaşırmamak elde değildir. Bunu yazımı bitirirken özellikle vurgulamak istiyorum. Kazım Dirik ve ona bu görevleri veren Cumhuriyetin kurucu kadrolarının sahip olduğu vizyon ve çalışma azmi gelecek nesillere ne yazık ki örnek teşkil edememiş ve başlayan çabaların devamı gelmediği gibi ya tamamen unutulmuş ya da izlerinin silinmesi için çalışılmıştır. Bu hikayenin hazin sonucu budur. Şimdi yaşanan birçok sıkıntıların arkasındaki nedenler olarak artık hepsi tarihin konusudur.

***

Kâzım Dirik, ölümünün 15 gün öncesi gittiği İstanbul seyahati sırasında rahatsızlanır. Safra kesesi iltihaplanmıştır. İstanbul'da kalsa hastalığına müdahale edilecek ve kurtulacaktır. Ama tavsiyeleri dinlemez, bir an önce Edirne'ye, görevinin başına dönmelidir. Edirne'de durumu ağırlaşır, İstanbul'dan acele çağrılan operatör de yolda rahatsızlanınca müdahale yapılamaz. Kazım Dirik 3 Temmuz 1941 günü Edirne’de vefat eder.

Cenazesi vasiyeti üzerine İzmir'e götürülmek üzere İstanbul'a sevk edilir. Cenaze töreni 5 Temmuz 1941 günü İzmir'de yapılır. Kemeraltı Camii’nde kılınan öğle namazına müteakip İzmir Altındağ Mezarlığı’na defnedilir.

Kaynaklar:

-Murat Burgaç, Trakya Umum Müfettişliği, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişhehir 2010.

- Yeliz Batı, General Kazım Dirik ve Trakya Umum Müfettişliği, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2008.