1929 yılı dünyada büyük bir ekonomik krizin yaşandığı bir dönemdir. Kapitalist sistemin geçirdiği bu ağır bunalımın sonuçları bütün ülkelerde hissedilir.
Büyük bunalım 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin % 42 oranında ve dünya ticaretinin de % 65 oranında azalmasına neden olmuştur. Ekonomideki bu dibe vuruş Avrupa’da faşist partilerin güçlenme sürecini tetikler. Dünya giderek yeni bir savaşın eşiğine doğru sürüklenecektir. Lozan Antlaşmasını yaparak bağımsızlık savaşını taçlandıran Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı'dan miras kalan Düyun-u Umumiye borçlarını ödemeyi üstlenmiş ve ilk taksit 1929 yılında başlamıştır. O yıllarda ülkede henüz sanayi girişimleri hızlanmamıştır. 1923'den sonra kurulan tekstil ve şeker fabrikaları dışında devletçi uygulamalar yetersizdir. Bunalım Türkiye ekonomisine ağır bir darbe indirir. Özellikle tarım kesimi dünya tarım fiyatlarının gerilemesi nedeniyle fakirleşir. Öte yandan devlet ödemeler dengesi sıkıntısı çekmekte, Lozan Antlaşması nedeniyle de yeni vergileri devreye sokmakta zorlanmaktadır. Halkın artan yoksulluğu şikayet ve huzursuzlukları da peşinden getirmekte, tek parti yönetimine yönelik eleştiriler çoğalmaktadır. Yaşanılan bu dönem siyasi bir atılım için ülkede başlayan radikal değişimlerin başarılmasını güçleştirecek riskleri de barındırmaktadır. Nitekim İsmet İnönü başkanlığındaki Hükümete yönelik suçlamalar yaşanan ekonomik başarısızlıklar nedeniyle sertleşme eğilimindedir. Bunun toplumsal yansımaları ideolojik ve kültürel yönleriyle endişe doğuracak bir kopma anlamına gelmektedir.
Gazi Mustafa Kemal başlarda yeni bir muhalefet partisinin kurulması için talimat sayılacak tarzda bir müdahalede bulunmuş ve Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşu için arkadaşı Fethi (Okyar) beyi görevlendirmiştir.
Fethi bey Gazi'ye yazdığı 9 Ağustos 1930 tarihli mektubunda özetle, iç huzursuzlukla ilgili sıkıntının ekonomik ve mali durumdaki bunalımdan kaynaklandığını, bu durumun ise beş yıldan beri izlenen ekonomik ve mali politikadan ileri geldiğini savunmaktır. Hükümet'in gereksiz harcamalar yaptığını, halktan dayanamayacağı ağır vergiler aldığını, yerli üreticileri kollamadığını söyler. Bütün bu nedenlerle köylünün ve halkın çabalarına rağmen meydana çıkan sonucun hoşnutluk verici olmadığını savunur. Cumhuriyet idaresinin devamlı olabilmesi için millet işlerinde tartışma özgürlüğünün gerektiğini hatırlatır ve bütün bunlardan ötürü, laik olan fakat Cumhuriyet Halk Partisi'nin mali ve iktisadi, iç ve dış politikasının birçok noktalarına karşı çıkacak ayrı bir parti ile siyasi mücadele sahnesine atılmak isteğini vurgular.
Gazi Mustafa Kemal'in ülkedeki huzursuzluğun demokratik yollardan giderilmesine yönelik bir çare olarak çok partili bir rejime geçişi teşvik etmesi ülkenin o yıllarda yaşamış olduğu çok yönlü krizin yönetimi açısından ibret alınacak bir yaklaşım olsa gerek.
Ancak beklentinin bu almasına karşılık yapılan denemenin sonuçları istenildiği gibi olmayacaktır ne yazık ki. Serbest Cumhuriyet Fırkası siyasi hayata katıldıktan kısa bir süre sonra, katıldığı belediye başkanları seçimlerinde beklenenin üzerinde bir başarı kazanmasına rağmen kapanmak zorunda kalır.
Bunun nedenlerinin anlatılması burada konunun bütün detayları ile irdelenmesini gerektirdiği için sizleri yormak istemiyor ve özetleyerek geçiyorum. Sonuçta Serbest Fırka denemesi Cumhuriyet Halk Partisinin daha iyi çalışması, eksikliklerinin kavranması, mecliste bunu sağlayacak bir denetim ve kontrol sisteminin işlemesini sağlamak için düşünülse de gelinen noktada yaşananlar bu amacın sağlanmasında yeterli koşulların hazır olmadığı gibi bir kanaati doğurur.
Belediye seçimlerinde alınan sonuçların şaşırtıcılığı kadar Serbest Fırka’ ya karşı gösterilen büyük ilginin yarattığı endişeler cumhuriyet devrimlerinin geleceğine gölge düşürmek gibi değerlendirilir. Gazi Mustafa Kemal’in Anadolu’da devam eden seçim sonrası gezisinde uğradığı Samsun bu açıdan düşündürücü bir örnektir. Kurtuluş Savaşı mücadelesinin başlangıcı olan Samsun'da belediye başkanlığı seçimini Serbest Fırka adayı kazanır. Gazi Mustafa Kemal Samsun'dan Trakya' ya yönelirken ilk ziyaret edilecek şehir olarak Kırklareli'ni seçer. Çünkü aynı seçimlerde kaybedilen yerlerden birisi de burasıdır ve Gazi bunun nedenlerini yapacağı incelemeler ile öğrenmek ve topluma bazı mesajlar vermek istemektedir.
Gazi Mustafa Kemal 19 Aralık 1930 akşamı soğuk bir kış günü Sirkeci'den ayrılarak planlandığından daha kısa sürecek Trakya gezisine çıkar. Gece yol boyunca geçtiği kasaba ve köylerde yağmur altında bekleyen halk Gazi paşalarını görme heyecanı ile yollara dökülmüşlerdir. Gazinin geçtiği her yerde sevinç gösterileri ile coşkulu bir kalabalık vardır. Tren sabaha karşı Alpullu‘ya ulaşır. İlginçtir, tren ondan önce geçtiği yer olan Lüleburgaz istasyonunda durmamıştır. Mustafa Kemal Fabrikayı gezdikten sonra öğle saatlerinde Kırklareli ‘ye gitmek üzere yola koyulur ve saat 15 civarında şehrimize gelir. Büyük bir kalabalık istasyonu doldurmuştur. Kalabalık yine ötekiler gibi oldukça coşkuludur. Gazi önce Valiliği, askeri Komutanlığı ve Belediye'yi ziyaret eder, daha sonra CHP İl binasına gelir. Burada konumuzla ilgili hususa yoğunlaşmak üzere bu ziyaretin detaylarına girmiyorum. Demek istediğim şu ki Gazi Trakya gezisini Kırklareli Vilayeti ile başlatırken aklından geçen soruların cevabını merak etmektedir. Geziye çıkmasında en önemli neden, geziden çok kısa süre önce kurucu Fethi Beyin "Çok iyi niyetlerle ve Cumhuriyetimizin gelişmesine katkı sunması amacıyla kurduğumuz partimizin yönetimi bizim irademizin dışına taşırılmıştır. SCF’nın Cumhuriyetimize yararı değil, zararı dokunacağına inandığımdan, partiyi feshetmek mecburiyetindeyim" diyerek kapattığı Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın göstermiş olduğu başarının nedenlerini öğrenmek istemesidir.
CHP İl yöneticileriyle yaptığı toplantıda bunu tartışmadan önce belli ki önüne önceden gelen raporları okumuştur. Sorduğu sorulardan hoşnut kalmadığı aşikardır. O gün, köylerden ve kasabalarda gelen parti temsilcileriyle hararetli tartışmalar yapılır. Gazi üzülmekte haklıdır. CHP'lilerin yeteri kadar çalışmadığını öğrendiği belediye seçimlerinde Lüleburgaz, Vize, Pınarhisar, Üsküp gibi yerlerin kaybedilmesi canını sıkmıştır. Beraberindeki heyette bulunan Dahiliye Vekili Şükrü Kaya aynı gün Başbakan İsmet (İnönü) Beye çektiği telgrafta, Gazi'nin yaptığı temasları bildirir. Serbest Fırkanın nasıl kurulduğunu, seçimlerde nasıl çalıştıklarını anlatırken kullandığı usulleri Gazi şiddetle tenkit etmiştir. Bu konuda belli ki CHP 'ye de mesaj vermektedir. Şükrü Kaya, telgrafında, Gazi'nin Halk Fırkasının sorumluluklarını hatırlattığını ve cumhuriyetin kollanması, laikliğin korunması için partinin tuttuğu yolda durmaksızın yürüyeceğini söylediğini yazar.
Gazi Mustafa Kemal Kırklareli'ne gelmeden önce İstanbul'da Türk Ocakları'na bir ziyaret yapar. Buraya geldiğinin ikinci günü gittiği yer yine Türk Ocakları binası olacaktır. Belli ki kendisi gelinen noktada bu kuruluşun da tutunduğu tavırlılardan hoşnut değildir. Türk Ocakları uygulamaya sokulan devrim niteliğindeki yeniliklerin sahiplenilmesi, kök salması yönünde önemli destekler sağlamış sayılsa da Gazi Mustafa Kemal'in kafasında bundan sonra gidilecek yolda güven verecek başka bir teşkilatlanmanın esaslarını oluşturma isteği vardır.
Nitekim daha 1927 yılında Türk Ocaklarının programlarında yapılan düzenlemeler ile milliyetçilik anlayışlarındaki aşırılıklar giderilmeye çalışılmış, teşkilat giderek CHP'nin bir gençlik kolu gibi çalışmaya başlamıştır.
Ancak Başkan Hamdullah Suphi'nin konuşmaları rahatsızlığı arttıracak boyutlardadır. Kendisi o yıllarda Avrupa’da yükselen faşizmin tesiri altındadır. Yapığı konuşmalarda İtalyan faşist partisinin milliyetperver tarzını örnek almaktadır. Bu da yetmez, Ocakların bazı bölgelerde Serbest Cumhuriyet Fırkası ile işbirliği yapması kafaları karıştırır, kuşkuları çoğaltır. Hatta Kırklareli'nde Boşnak ve Pomak kesimlere karşı gösterilen şovenist duruşlar ülke siyaseti ile bağdaşmadığı gibi o sıralar aramızın iyi olduğu Sovyetler Birliği ile ilişkiler açısından da rahatsızlık yaratıcıdır.
Bütün bunlara bakınca devletin, halkçılık ve milliyetçilik ülkülerinin birlikte ele alındığı ve tek merkezden yönetildiği yeni bir teşkilatlanmaya gidilmesi kaçınılmazdır.
Gazi Mustafa Kemal'in önderlik edeceği adımlar bu hazırlıkların yoğunlaştırılması yönünde olacaktır bundan sonra. Halkevlerinin kuruluş kararı böyle bir sürecin başlamasının eseridir.
Açıklamalar:
İlk fotoğraf: Kırklareli Halkevi önünde oturanlar. Sağ baştan ikincisi dedem Şevki Güre.
İkinci fotoğraf: Tarihçi Ali Arslan arşivinden alınan bir fotoğraf. Yazımdaki Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'nın Başbakan İsmet beye çektiği telgraf.